16. BÖLÜM- ŞÜPHE

8.2K 575 174
                                    

Yağız'ın söylediği söz zehirli kursun gibi vücuduma dağılırken, kendisi hiçbir şey olmamış gibi ifadesiz yüzle leptobuna döndü. Yüz ifadem gerçekten bu kadar açık mıydı? Herşey yüzümden okunabiliyor muydu?Olduğum yerde kıpırdamadan beklerken nefes bile almıyordum. Ne düşüneceğimi, nasıl davranacağımı karanlık halimle ilk kez şaşırmıştım.

Evet. Karanlıktım, intikam karanlığındaydım ve duygulara yer yoktu. Ama şimdi...Şüphe vardı.Şüphe nasıl olduysa karanlığımda yer bulmaya başlamıştı. Duyguları umursamıyordum ama şüphe karanlık olmasına aldırış etmiyordu. Akrep gibi bulduğu her fırsatta zehrini düşüncelerime kusuyordu.

" Ne bekliyorsun?"

Ve zehir vücuduma yavaş yavaş dağılırken şüphenin kaynağı bana soru soruyordu. Ne beklediğimi bilsem bekler miydim hiç. Derin nefes alarak hızla kendimi toparladım. Belki de bu cümleyi düşünürken yüzümü zannettiğim kadar ifadesiz tutmamış olabilirdim. Ya da Yağız başka bir şey için söylemiş olabilirdi. Her şey tesadüften ibaretti. Yaşadığım her şey yalan değil miydi? Zaten. Ben yalan değil miydim? Sahte maskeler ardına saklanarak bu eve girmemiş miydim? Korkaklığımdan dolayı soyadımı bile değiştirmiştim. Gerçek kimliğimi açıklayamıyordum bile.

Neyse neydi işte umursamaya gerek yoktu.

Omzumun üzerinden bakmaktan vazgeçtim. Yağız'a dönerek bana baktığı ifadesiz bakışlarıyla karşılık verdim.

" Çay istiyorum dedim ve sen beni umursamıyorsun."

Biraz önce " Zarar görürsün derken"emin duruşu olan Yağız gitmişti sanki. Bakışlarıyla gerçekten çay istiyorum diyordu. Düşüncelerimin ağırlığı konuşmama engel oluyordu. Sustum.

Çay yapmak için çaydanlığa su doldurdum. Ocağı yakacağım sırada tezgahın üzerinde duran çay makinası gözüme çarptı. Daha öne çay makinasını mutfakta hiç görmemiştim. Belki de görmüştüm ama umursamamış olabilirdim bilmiyorum. Bu sıralar dikkatli olmam gerekirken içime hapis ettiğim Arya Eryaman yüzünden karmakarışık düşünceler arasında çoğu şeyi atlıyordum.

Ocağı yakmaktan vazgeçerek çay makinasına yöneldim. Makinanın camdan olan su kabını alarak su doldurdum ve makinaya yerleştirdim.  Çay atacağım sırada Yağız'ın konuşmasıyla öylece kaldım.

" Sallama çay istemiyorum."Arkamı dönerek Yağız'a baktım.

"Ama bu sallama çay değil ki. Normal çay."

"Normal çay da istemiyorum."

Yüzünde oluşan çarpık ifadeden ne anlamam gerektiğini bilmiyordum ama dalga geçiyor hissi oldukça yoğundu. Bu his bile canımı sıkmaya yetmişken umarım dalga geçmiyordur diye söylendim.

" Ne istiyorsun peki." Kelimeler dişlerimin arasından zorlukla çıkmıştı.

" Ne mi istiyorum?"

" Evet! Ne istiyorsun?"

" Biraz daha saygılı olmanı ve benim kim olduğumu unutmamanı."

Zihnimin ortasına kazınmış olan ve asla unutmayacağım isminin üzerini tekrar kazıyarak daha da belirginleştirmesi. "Ben düşmanınım, ölüm istiyorum" demekten farkı yoktu.Yağız Arıkan olduğunu asla unutmayacaktım. Ölüm istiyorsa çok zor değildi. Bunu yapmak saniyelerimi almazdı.Ama şimdi sırası değildi. Zamanı geldiğinde istediği şeyden daha büyük acı onu bulacaktı. Bu yüzden öfkemi kontrol altına almam çok uzun sürmedi.

" Olur Yağız bey. Daha saygılı olurum." Kelimeler ağzımdan hiç zorlanmadan çıkmış gibi sesim rahattı. "Ve sizin Yağız Arıkan olduğunuzu hiçbir zaman unutmam."

TEHLİKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin