Ayrıldığım eve tekrar dönüp eşyalarımı aldım. Sırt çantamı sırtıma alarak evden çıktım. Evden geriye iz kalmaması için gerisini bana yardım eden iki adam halledecekti. Villanın demir parmaklı kapısından Yavuz'u rahatlıkla görebileceğim şekil de bana bırakılan arabayı karşı kaldırıma park ettim. Hava aydınlanmaya başlamıştı. Güneş üzerime doğmasa da ateşi kalbimde hissediliyordu. Toprağa bulanmış ellerim hala eldivenin içindeydi. Yavuz'un ayılmasını beklemek uzun sürecek gibi duruyordu. Uykusuzluktan bitkin düşen bedenim karşısın da intikamdan destek alan ruhum beni ayakta tutuyordu. Eldiveleri çıkardım elimden. Ellerim toprak kokuyordu. Sakinleştiren bir koku değildi. Ailemin mezarı başındaymış gibi acı solutuyordu. Direksiyonu iki elimle kavradım. Ruhum ayaktaydı ama başımı dik tutmakta zorlanıyordum. Yanan gözlerimi kapatarak başımı direksiyona yasladım.
Yavuz'a yaptıklarım bir bir aklımdan geçmeye başladı. Neler yaptığıma aklım almadığı gibi devam edecek olan intikamıma da engel olamıyordum. Delirtmiş olsam da hala rahatlamamıştım. Bu beni korkutuyordu. İntikam alıp acımı hafifletmek isterken acımasızlığa esir oluyordum sanki. Bu intikamı almadan önce ailemin yüzüne bakamayacağımı düşünerek başlamıştım. Şimdi herşey tam tersi oldu. Bu intikam bittiğin de ailemin yüzüne nasıl bakacağımı düşünüyordum.. Benim gibi duygusuz, acımasız birini görmek isteyeceklerini hiç sanmıyordum.
Başımı koyduğum andan beri beni suçlayan vicdanım, daha da acımasızlaşınca başımı kaldırdım. Az kalmıştı sona... Belki sonuma. Devam etmeliydim o yüzden. Ayarladığım diğer oyuncu köşe de benden haber bekliyordu. Su satan motosikletli bir genç. Yavuz'un ayılmasına yakın polisi arayacaktı. Açık bıraktığım tv de yükses ses geliyor diye eve bakmaya girmiş olacaktı. Yavuz'u bu yüzden görmüş gibi haber verecekti. Yavuz'un uyanma saati yaklaşınca su satan çocuğa haber vermek için kornaya bastım. Issız ve sessiz sokakta kimse olmadığı için dikkat çekmiyordum. Haberi alan çocuk evin bahçesine girdi. Olacakları izleyecek yerdeydim.
Aradan uzun süre geçmeden polis araba sirenleri çalmaya başladı. Devriye gezen araçtı sanırım. Bu kısıma Koray karışmayacaktı. Polis haberi olduğu için değil ihbar aldığı için gelmesi gerekiyordu. Araçtan inen iki polis bahçeye girdi. Su satan çocuk hararetli bir şeyler anlatıyordu. Sonrasın da ambulas belirdi köşeden dönen. Siren sesleri sessiz sokağı karmaşaya çevirmeye yetmişti. Toplanan bir kaç kişi ne olduğuna anlamak için bahçe duvarından bakıyorlardı. Görüş alanım kapandığı için hiç bir şey göremiyordum. Tehlikeli olduğunu bilsem de görmeye ihtiyacım olduğu için başıma kapşonumu geçirip arabadan indim. Toplanan kalabalık arasında pekte dikkat çekmeyecek ama dikkatle izleyecek bir yer seçtim kendime.
Gelen sağlık ekipleri Yavuz'un yanına yaklaşırken, Yavuz kıpırdanmaya başladı. Evden gelen gürültülü ses çıkmadan önce koyduğum videonun tekrar tekrar başlamasından dolayıydı. Böyle garip bir durum polislerden birinin dikkatini çektiği için telsizden anons geçti. Yükses sesin garip olduğu, adamın sarhoş olduğunu, baygın halde yatan adamın elinde ölü bir kuş toprağı kazdığı söylendi. Bir polis eve girince aradan bir dakika geçmeden evden gelen ses kapandı. Sağlık ekipleri Yavuz'u kaldırıp sedyeye koyacakları an Yavuz gözlerini açtı. Güneşten kamaşan gözlerini birkaç kez açıp kapattıktan sonra şaşkın şaşkın etrafa bakmaya başladı. Elini kaldırıp kuşun bıraktığı kızıllığı görünce şok olmuş gibi gözleri kocaman oldu. Toprağı kazdığı için tırnakları ve eli benim gibi çamur içindeydi. Kalkmaya çalıştığı sedyeden hızlı hareket edince sağlık ekiplerinin yardımıyla düşmekten son an da kurtuldu.
" Kimsiniz siz?" Kelimeler baskındı ama sesini duyuramadığını düşünüp daha çok bağırdı." Beni kurtardınız mı? Kurtuldum mu yani şimdi?"
" Kurtulmak mı?" Yavuz garip konuşsa da sağlık görevlisi onun ölümden kurtardığını söylediğini düşündüğü için üzerinde durmadı. Ama Yavuz kolunu tutan sağlık görevlisinden sıyrılıp ayağa kalktı. Dengesini sağlamakta zorluk çekse de bir kaç yalpalamadan sonra kendini toparladı. Polise doğru yürüyüp kolundan tuttu." Beni kaçıranları yakaladınız mı?" Derken sesi titriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKE
Ficción General"Sen bana nefretle bakarken ben seninle ailenden sana kalan en değerli mirasmış gibi sahiplendiğin çayı içmeye can atmaya başladım. Evden nefret eden ben evin mutfağında çıkmıyordum artık. Bıraksam kendimi mutfakta uyuyacaktım, seni daha fazla göreb...