Rahatladın mı?
Yağız'ın ses tonu gayet sakindi ve beklediğim sinirden eser yoktu. Düşmanlığımı açıkça dile getirerek rahatlamıştım ama Yağız'ın bu kadar sakin olması kafamı daha çok karıştırıyordu. Kolundan tuttum diye patronluk taslayan adam yüzüne karşı söylediğim onca şeyi sineye çekmezdi. Belki de istediğim olmuştu. Bana karşı ilgisiz davranıyordu. Bunu ben istemiş olsam bile sinirlenmesi gereken en uygun zamanda söylediğimi yapması çok garipti.
Garip olan sadece bu değildi. Üzerimde dolaşan bakışları da garipti. Yağız'ın gariplikleri yüzünden kafayı yememe az kalmıştı. Topuzumdan kurtulan saçımı kulağım arkasına ittim. Şuan için delirmişte olabilirdim. Bu kadar karmaşanın ortasında yön bulmakta bile zorlanırken, tabelalarımı karıştıran ve beni çıkmaz sokağa sokan adam yüzünden delirmiştim. Bıkkınlıkla nefesimi dışarı üfledim.
" Niye böyle yapıyorsun?"
" Kimsenin yüzüme karşı söylemediği cümleleri söylemene izin verdim. Hala mı rahatlamadın?"
Beni boğanda zaten buydu.
" Niye böyle davrandığı mı sormuyorsunuz?"
" Bir sebebi vardır. Ama merak etmiyorum."
" Niye merak etmiyorsunuz?" sesim sitem doluydu. Neredeyse kimliği mi sorgulaması için yalvarmaya başlamıştım. Soru sormaması benim için iyiyken, böyle davranması hiç işime gelmiyordu.
" Çünkü merak ettiğim daha önemli şeyler var. Bu cevap yeterli bence."
"Anlamadım?"
" Anlamaya çalışma. Çok fazla zaman kaybettim zaten. 10 dakika veriyorum. Hemen üzerine bir şeyler al."
" Ne?"
" Böyle gitmeyi düşünmüyorsun herhalde."
Başımı eğerek üzerimde ki kıyafetlere baktım. Gündelik basit kıyafetlerde olsa benim için sorun yoktu. Kimseden çekinen biri değildim.
" Garip bir şey görmüyorum. Ne varmış halimde?"
" Sorgulayıp durma. Acele et."
" Şuan siz benden kendime kıyafet almamı mı istiyorsunuz?"
" Evet."
" Neden?"
" Göz zevkimi bozuyorsun diyelim."
" Göz zevkinizi mi bozuyorum?" alayla dudağım yukarı kıvrıldı." Mantıksız bir sebep. Çok saçma."
" Acele et."
" Böyle bir şey yapmanıza gerek yok. Göz zevkinize hitap etmek gibi bir derdim de yok. Ayrıca kıyafetim olmadığından değil canım istediği için böyle çıktım."
" Emirlerimi sorgulayıp durma. Sana yeterince tahammül ettim."
" Etmeseydi..."
" Sakin o kelime ağzından çıkmasın. Ne yapıp yapmayacağımı sana soracak değilim. Kendine kıyafet al diyorsam al. Acele et diyorsam, acele et."
Kerem'in bakıcısı değil de, Yağız'ın eğlencesi gibi bir şey ortaya çıkıyordu. Ben onun gönül eğlencesi değildim.
" Siz beni ne zannediyorsunuz?"dedim. içimde kalan son öfkemi dile getirirken.
" Arya." Bakışlarında ki öfke biraz önce söylediğim cümlelere değil de bu cümleye olması garipti. Ağız dolusu oflayarak arkamı döndüm. Nasıl bu hale gelmiştik yine anlamamıştım. Kılıçlarımızı çekmiş açık açık savaş ilan etmiştik. Her şeyi apaçık ortaya çıkarmışken, nasıl olmuştu da tekrar kaybolmuştu. Ve nasıl olmuştu da düşman tavırlar patron çalışan ilişkisine dönmüştü. Sabah ne düşüncelerle kalmışken şimdi ne haldeydim. Dünya çok garip bir yerdi. Ve bu gariplikler giderek daha da çıkılmaz bir hal almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKE
General Fiction"Sen bana nefretle bakarken ben seninle ailenden sana kalan en değerli mirasmış gibi sahiplendiğin çayı içmeye can atmaya başladım. Evden nefret eden ben evin mutfağında çıkmıyordum artık. Bıraksam kendimi mutfakta uyuyacaktım, seni daha fazla göreb...