Her yıl, babamın ölüm yıldönümünde tapınağa gelirdim. Ailemin öldürüldüğü günün ertesi gün, tapınaktan ayrılırdım. Yaklaşık iki hafta boyunca tapınakta kalıp tanrıya dua ve ibadet ederdim. Bu yıl da aynısını yapmıştım. Artık yirmi yaşındaydım. Binbaşı Shin sayesinde gayet iyi ve güzel bir şekilde yetişmiştim. Öz babam olmasa da yıllar boyunca ona içtenlikle "Baba" demiştim. Benim için manevi bir babaydı.
Evime döndüğümde askerlerin antreman yaptığını görmüştüm. Manevi babam ise aralarından geçerken onlara talimatlar veriyordu. Biraz daha yaklaşıp babama tebessümle el sallamıştım. Beni görünce onunda yüzünde kocaman bir tebessüm oluşmuştu. Askerlerin dikkati benim sayemde dağılmıştı.
"Siz devam edin!" diye gür ve sert sesiyle onların dikkatini tekrar antremana vermesini sağlayıp yanıma doğru gelmişti.
"Odama geçelim, Yoora."
***
Odaya geldiğimizde, önce bana askerlerinin dikkatini güzelliğimle dağıttığım için şakayla kızsa da, çok fazla uzatmadan konuşmak istediği bir konu olduğunu belirtti.
"Yoora, artık genç ve güzel bir bayansın. Artık evlenme çağın geldi, sürekli soylu aileler tarafından sana evlenme teklifleri geliyor. Ne dersin?"
Evlilik? Her genç kızın hayalidir, değil mi? Ama benim hiçbir zaman böyle bir hayalim olmadı. Benim hayalim tamamen farklıydı.
"Bununla ilgili konuşacağımızı tahmin etmiştim. Bu zamana kadar benim için yaptığınız şeylere gerçekten minnettarım. Sizden başka bir şey isteyebilir miyim?"
"Elbette ki."
"Saraya cariye olarak girmem için bana yardım edin."
Binbaşı Shin, duyduğu şey karşısında kaskatı kesilmişti. Babamı öldüren herifin oğlunun sarayında cariye olma fikri onun bedenini sarsmıştı. Elbette ki, cariye olup onun koynuna girmek için gitmeyecektim saraya.
"İntikam almak istiyorum."
Söylediklerim karşısında şaşkınlığından tek kelime etmedi. Ben ise sözlerime oldukça soğukkanlı bir şekilde devam ettim.
"Aradan yıllar geçti, biliyorum. Ama bir gün olsun, içimdeki şu öfke dinmek bilmedi. Bende diğer genç kızlar gibi evlenmek, kocamı içtenlikle sevmek, aile kurmak isterdim. Lakin bir türlü on yıl evvel olanları unutamıyorum."
Binbaşı Shin derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı. Sesi titriyordu.
"Yoora, bunca yıl boyunca seni kendi evladım gibi gördüm hep. Kusura bakma, kendi evladımı bir ateşin içine atamam ben. Eminim öz baban da istemezdi zaten."
Başka bir şey söylemedi, benimde söylememe izin vermeden odadan çıktı.
***
Bütün gece boyunca gerçekten bunu mu istiyorum diye düşündüm. Ama benim bu hayattan başka bir isteğim yoktu. Ne aşk, ne aile... Hiçbirini istemiyordum. Sadece intikam istiyordum. Annem, babamın diğer iki karısı ve dört kardeşim halkın gözleri önünde öldürülmüştü. Joseon tarihi boyunca ilk defa Kraliyet kanından insanlar bu şekilde ölüme tabii edilmişti ve hak etmedikleri halde.
Yıllar boyunca tanrının beni kurtarmasının sebebinin, ailemin intikamını almam için olduğunu düşündüm. Ben Shin Yoora, eski Joseon prensesi Lee Min Young... bu intikamı ne pahasına olursa olsun, alacaktım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Historical Fiction1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...