#29#

1.7K 121 11
                                        

Aradan iki hafta geçmişti. Kraliçe eski sağlığına nihayet kavuşabilmişti. Her gün mutlaka ziyaretine gidiyordum. İki hafta içinde de yemek ve diğer bakım ihtiyaçlarında elimden geldiği kadarıyla yardımcı olmaya çalışmıştım.

O gün Kral Hyun Joon, Kraliçe ve ben, Kraliçenin konağında yemek yiyorduk.

Kral Hyun Joon şakayla "İki eşimin de birbiriyle iyi anlaşması ne kadar güzel. Eminim Joseon tarihinde kanlı bıçaklı olmayı bırakıp samimi olan tek Kraliçe ve cariye ikinizsinizdir." diye kahkaha attı.

Kraliçe ile ben de tebessüm ettik. Kraliçe daha fazla içinde tutamadığı soruyu sordu.

"Majesteleri, beni bağışlayın. Lakin aileme ne olacak?"
Elimdeki kaşığı sofraya bıraktım. Kral majestelerinin vereceği cevabı merakla duymak istiyordum. Kral majesteleri ise istifini bozmadan yemeye devam etti.

Kraliçe sabırsızca "Majesteleri, lütfen. Yalvarıyorum size. Bir şey söyleyin." dedi.

Kral majestelerinin yüzü ciddiyete büründü.
"Ne olacağı belli değil mi? Bu zamana kadar kraliyet sarayına ve ülkeye ihanet edenlerin sonu hep aynı oldu."

Kraliçe, ağlamamak için dudaklarını ısırdı güçlükle. Sofranın altından gizlice elini tuttum.

Kraliçenin annesi, o çok küçükken ölmüştü. Babasının yaptıklarının cezasını alması gerektiğini de biliyordu. Ama düşündüğü şey, canından çok sevdiği on beş yaşındaki erkek kardeşiydi.

***

Kraliçenin konağından ayrıldığımızda Kral majesteleri ile birlikte konağıma yürüyorduk.

Daha fazla dayanamayıp "Bakan Moon yüzünden onunla ilişkisi olan herkes mi cezalandırılmalı?" diye sordum.

"Joseon'da herkes ailesinin yaptıklarının bedelini öder."
O an hiç düşünmeden karşılık verdim.

"Sizde bedelini ödeyecek misiniz?"
Durdu ve yüzüme öylece baktı. Sözlerime devam ettim.

"Bugünlerde gerçekten sizi yanlış tanıdığımı düşünmeye başladım, majesteleri."
Yürümeye devam ettim. O ise arkamda öylece kala kaldı.

***

Ertesi gün olduğunda Kraliçe ile gizlice zindana gittik. Başta Kralın emri olmadan giremeyeceğimizi söyleseler de, sonunda gizlice girmeyi başardık.

Kraliçe adım adım ilerleyerek babasının olduğu zindanın önünde durdu. Babası onu fark ettiğinde ayağa kalktı ve parmaklıklara yaklaştı.

"İyileşmişsin. Beni kurtaracaksın o zaman. Pişman oldun, değil mi?"
Kraliçe başını olumsuz anlamda salladı.

"O zaman neden geldin? Defol git!" diye bağırmaya başladı. Kraliyet gardiyanı Bakan Moon'u susması için iyice döverken Kraliçenin gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü.

Birlikte zindanın ilerisine ilerlediğimizde 15 yaşındaki kardeşi Moon Seung Nam'ı gördük.

Parmaklıklara yakın bir şekilde oturan kardeşinin önünde diz çöktü ve başını okşamaya başladı. Alnının sağındaki kanı, göğsünden çıkardığı mendille temizlemeye başladı.

"Abla." dedi güçlükle. Dövülüp işkence gördüğünden dolayı oldukça güçsüzleşmişti.

"Hiçbir zaman seni suçlamayacağım. Gökyüzünden seni izleyeceğim."

***

Aradan bir hafta geçti. İdam meydanında herkes toplanmıştı. Bugün Bakan Moon ve ailesinin ölüme tâbi edildiği gündü.

Kraliçe, kardeşini son kez görebilmek için gelmişti. Kurallar gereği, onlarla asla iletişimde bulunamazdı. Aksi halde kendisini de ipin ucunda bulabilirdi.

Önce babası, sonra cariyesi, sonra hizmetlileri, en sonunda kardeşi Moon Seung Nam sırayla ilerlemeye başladı gözümüzün önünden.

"Bu acıya nasıl dayandın Cariye Shin? Ben dayanamıyorum."
Şu an Kraliçeyi o kadar iyi anlıyordum ki... Ailenin hepsini kaybetmek ve bu şekilde kaybetmek.

Boğazlarına ip geçirildi.

Kraliçe "Son bir kez kardeşime sarılmak istiyorum. Ne olursa olsun!" diye hışımla gidecekken onu kolundan zorla tuttum.

"Olmaz!" Etrafına baktı. Çok fazla insan vardı. Şu an yapacağı her hareket, kraliyete leke sürebilirdi. Zaten halkın gözünde yerle bir olan Kraliçeydi.

Birisi arkadan bağırdı.
"Joseon Kraliyetinin ve halkının hürmetine! Bu vatan hainlerinin sonunu izlerken keyif almaya bakın!"

Joseon: İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin