---
Dokuz yaşındaydım. Kral Lee Dong Joon'un konağına giderken sarayda Lee Hyun Joon ile karşılaşmıştım.
"Ağabeyim için mi geldiniz?"
Lee Hyun Joon saygıyla başını eğerken "Evet, prenses. Birlikte kılıç talimi yapacağız." diye yanıtladı.Hiçbir şey söylemeden yanından geçtim. Birkaç adım atmıştım ki, "Prenses!" diye seslendi.
Arkama dönüp baktığımda bana yaklaşıp bir kitap uzattı.
"Yarın 10.yaş gününüz. Sizin için bir hediye. Kabul ederseniz..."
Kitabı elime aldım ve gülümsedim.
"Teşekkür ederim, Hyun Joon ağabey. Lakin ben kitap okumayı pek sevmem."
"Bu kitabı seveceğinize eminim."
Öyle de oldu. Kitap okumayı sevmeyen ben, sürekli elimde bu kitapla dolaşmaya başladım.
---
Bu anıyı hatırladıktan sonra konağıma gitmekten vazgeçtim. Bana verdiği kitabı artık bulamazdım lakin aynısını bulabilirdim.
Kraliyet kütüphanesine gitmeye karar verdim.
Kütüphanede baş nedimem ile birlikte aramaya başladık. Alt tarafta bulunan rafların hepsine baksak da bulamamıştık.
Bir sandalyenin üstüne çıkıp üst raflara bakmaya başladım.
Baş nedime endişeli bir tavırla "Kraliçe majesteleri, bu tehlikeli. Sizin için ben bakayım." dese de, aldırış etmeden bakmaya devam ettim.
"Biraz susadım. Bana su getirir misin?"
Kütüphanede bulunan sürahiyi eline alıp "Bunu hemen doldurup geliyorum, majesteleri. Ama lütfen dikkatli olun." dedi ve hızlıca çıktı.
En üstte bir kitap görmüştüm. Rengi sanki aradığım kitap ile aynı gibiydi. Heyecanla kitaba uzanıp elime aldığımda o kitap olmadığını anladım.
Sanırım bu kitabı burada bulamayacaktım. Buruk bir şekilde kitabı yerine koymaya çalışırken sandalyenin ayağı sallanmaya başlamıştı. Tam ayağım kayıp düşüyordu ki, Kral Hyun Joon beni havada yakalamıştı.
Yüzlerimiz yakın, nefeslerimiz birbirine değiyordu. Kalbim hala bu kadar heyecanlı atabilir miydi ki?
"Uzun zamandır akşamları konağına gelmiyorum, değil mi?" diye güldü.
İmâ ettiği şeyi anlasam da, anlamamış gibi yaptım.
Beni nazikçe yere indirirken "Burada ne işin var? Sen kitap okumayı pek sevmezsin ki." diye söylendi.
Üst rafa koyamadığım kitap elimde kalmıştı. İsmine baktığımda "Güneşi Takip Eden Ay." yazıyordu.
"Yalnız bu kitap... kral ve kraliçenin aşkının kutsallığını anlatıyor olabilir lakin kraliçenin kralın gölgesi olduğunu vurguluyor."
Kahkaha atarak devam etti.
"Güneş ben olabilirim lakin beni takip eden Ay olacağından emin misin?"
Burnumdan solurken hiçbir şey söylemeden kitabı kenara atıp kütüphaneden çıktım.
Baş nedime elinde sürahiyle kapıda duruyordu. Elindeki sürahiyi kaba bir şekilde kafama dikmiştim.
"Bardak..." diye elindeki bardağı uzatsa da, duymamazlıktan geldim. Sinirliydim.
***
Konağıma geldiğimde kitap mevzusunu bir kenara bıraktım. Ne yapabileceğimi düşünüyordum. Odanın içerisinde bir sağa bir sola yürümeye başladım.
Baş nedimenin "Majesteleri, babanız Binbaşı Shin ziyaretinize geldi." demesiyle düşüncelerim aralandı.
Binbaşı Shin içeri girdiğinde yüz ifadesinden endişeli olduğu belliydi.
"Yeni haberim oldu. İyi misin kızım?"
"Endişelenme, baba. İkimiz de çok iyiyiz."
Elimi karnıma koydum ve gülümsedim.
Bütün olanları Binbaşı Shin'e anlattım. Güldü ve bana "Siz evlisiniz ama birbiriniz ile savaşıyorsunuz." dedi.
"Baba!" dedim kıkırdarken.
"Ah, bu arada... Benim için bir kitap bulabilir misin?"***
Ertesi gün, Baş cariye Yoon'u huzuruma çağırdım. Saygıyla eğilip yere çöküp kalktıktan sonra selamlayıp karşıma oturdu.
"Beni çağırmanız ne güzel bir lütuf."
Bir zamanlar basit bir cariye iken, bana yapmadığını bırakmayan cariyelerden sorumlu Yoon Eun Hye'nin şu an bana olan nazik ve mahcup tavırları oldukça komikti.
"Lafı uzatmayı sevmem. Kısa tutacağım. Park Min Hee'nin sarayda cariye kaydı var mı?"
***
Hava kararmadan önce Kral Hyun Joon konağıma geldi. Burnundan soluyarak "Bu ne demek?" diye sordu.
Gülümseyerek "Neyden bahsettiğinizi bilmiyorum." dedim anlamamış gibi.
"Kraliyet müsteşarının kızı, Park Min Hee'nin şu an kraliyet zindanında ne işi var?"
"Cariyelik kaydı bile olmayan bir kız, sizi kandırmış. Az kalsın, evleniyordunuz da. Bende kralı aptal yerine koyan bu kızı cezalandırdım. İdam cezası alması şart. Bunun affı olmamalı. Sizce de öyle değil mi?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Ficción histórica1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...