#79#

902 69 17
                                    

Konağımda keyifli bir şekilde ginseng çayımı yudumlarken Kral majesteleri öfkeli bir şekilde içeri girmişti.

"Bu yaptığın ne?"

Gülümsedim ve "Sizin yapamadığınızı ben yaptım, idamı iptal ettirdim." diye yanıtladım.

--- 5 Saat Önce ---

Ne yapacağımı bilmiyordum. Onları bu şekilde ölüme göndermemeliydim.

Ana kraliçeye döndüm ve baktım.

"Bu idamı durdur. Yoksa her şey açığa kavuşacak."

Ana kraliçe kibirli bir şekilde "Ana kraliçenin bizzâtında baş muallim kim ki? Haksız ya da acımasız ve kötü biri bile olsam fark etmez." diyerek bana baktı.

"Eğer bu idamı durdurmazsan Tanrı'ya and olsun ki, seni kendi ellerimle öldürürüm."

"Ben senin annenim. Yapamazsın."

"Emin misin?"

Ana kraliçenin içine şüphe düşmüştü. O da bana güvenmiyordu. Birden fenalaşmış numarası yaptı. Önce nefes almakta zorlandı ve sonra bayıldı. Böylelikle idam tekrar ertelenmiş oldu.

------ ------

Kral Hyun Joon söylediklerime anlam veremiyordu. Derin bir nefes aldı ve "Neden? Neden yardım ediyorsun onlara?" diye sordu.

Baş nedime içeri girmek için kapının arkasından izin istemişti. Onay verdikten sonra kraliyet muhafızlarından biriyle birlikte içeri girdi. Kraliyet muhafızının kucağında sekiz yaşında küçük bir erkek çocuğu vardı.

"Baş muallimin oğlu, Nam Yong Hwa."

Gülümsedim ve "Sırtını dayayabileceği bir yere oturtun." dedim. Yong Hwa'nın korktuğu yüzündeki ifadeden belli oluyordu.

Kral Hyun Joon'a baktım.

"Bugün Yong Hwa ile birlikte yemek yiyeceğiz."

Yong Hwa başını kaldırmadan "Babam nerede, Kraliçe majesteleri?" diye sordu.

***

Akşam yemeğini yedikten sonra her şeyi Kral Hyun Joon'a anlatmıştım. Beni anladığında bana sarıldı ve "Sana güvenmeliydim." dedi.

"Asıl sorun şimdi ne yapacağımız. İdamı durdurdum ama sonsuza kadar erteleyemem bunu."

"Sen merak etme, Kraliçe. Halledeceğim."

Nasıl halledeceğini merak ediyordum lakin sormamayı tercih ettim. Halledebileceğine dair bir şüphem yoktu.

***

Aradan bir ay geçti. Baş muallim ve Cariye Nam serbest bırakıldı. Baş muallimin artık sarayda devam edebilmesi mümkün değildi. Sıradan birisi olarak ailesiyle yaşamaya devam edecekti.

Kraliyet konsey üyelerine ise haklı bir mazeret sunuldu. Bu olanların Baş muallim ve Cariye Nam ile alakasının olmadığını, yanlış bir yargı olduğu anlatıldı. İnanmasalar bile inanmış gibi yapmak zorunda kaldılar. Kral majesteleri hiddetini göstermişti. Çoğunun açığını bulmuş ve bunu kullanmıştı.

Ana kraliçe ise eski kral ile birlikte saraydan ayrılmak zorunda kalmıştı. Kırsal kesimde bulunan kraliyete ait küçük saraylardan birine gitmişti.

Kral Hyun Joon, bu olaylardan dolayı otoritesini korumaya çalışıyordu. Ayrıca Joseon adına da yeni işler başarmaya çalışıyordu.

Veliaht prense gelince gün geçtikçe büyüyordu. O kadar güzel bir şekilde büyüyordu ki, saraydakilerin diline düşmüştü bile.

Tek bir sorun vardı, eski kraliçe. Ona gerçekten güveniyor muydum? Sarayda yaşamaya devam ediyor oluşu, dedikoduları daha da güçlendiriyordu. Öyle ki, Joseon halkının bile dilindeydi.

Kimsenin sevmediği, vatan hainin kızı olduğu için aşağılanan Eski kraliçe Moon Yeun Ja; benim hayatımı kurtardığı için bir anda sevilmeye ve desteklenmeye başlamıştı. Naifliği, iyi niyeti ve fedakarlığı konuşuluyordu. Bu ister istemez, beni rahatsız hissettiriyordu.

Eski kraliçeyle birbirimize iyi davransak da, benim hislerim apaçık ortadaydı. Endişeliydim. Taa ki...

Bir gece, baş nedimenin "Kraliçe majesteleri!" sesiyle uyandım. Kötü bir şeyler olduğu belliydi.

"Eski kraliçe vefat etti."

Duyduklarıma inanamazken "Hayır, hayır! Böyle bir şey olamaz!" diye bağırdım.

Ona olan kıskançlık duygum günden güne artmış olabilirdi lakin ben onu seviyordum. O benim çocukluk arkadaşımdı.

O an, ben kahrolurken baş nedime elime bir kağıt rulosunu uzatarak "Eski kraliçe bunu size yazmış." dedi.

Elime aldım ve gözyaşları içerisinde hıçkırıklara boğulurken okumaya başladım.

"Sana biraz rahatsız hissettirdiğimi biliyorum. Üzgünüm. Ama buna rağmen beni sevdiğini de biliyorum. Benimde size olan sevgimden hiçbir zaman şüpheniz olmasın.

Ben gidiyorum, Kraliçe. Tae Soon ağabeyinle birlikte. Yine bizi kimsenin bilmediği ve tanımadığı bir yere.

Ölüm haberimin ise her şeyi çözeceğini umuyorum. İnsanlar, ölü birisinin saraya geri dönmesini istemeyecektir, değil mi? Ben her zaman Kral majesteleri ve senin adına Tanrı'ya dua edeceğim.

Söylemem gereken bir şey daha var. Ben hamileyim. Tae Soon ağabeyinle benim bir bebeğimiz olacak. Böyle bir şey nasıl olabilir, hala inanamıyorum. Tanrı'ya şükür! Tanrı her şeyin en iyisini bilir.

Belki bir gün, herkes yüzümü unuttuğunda ağabeyin ve yeğeninle birlikte saraya ziyaretinize geliriz. O güne dek hoşçakal, Kraliçe."

Not: Bir dahaki bölüm final olacaktır.

Joseon: İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin