Gözlerimi açtığımda başucumda Kral Hyun Joon elimi sımsıkı tutuyordu. Ana kraliçe ve eski kral da başucumdaydı.
"Nihayet uyandın."
Elimi birden karnıma götürdüm ve "Bebeğim..." dedim güçlükle.
"Bebeğimiz iyi."
Bebeğim, ne kadar da güçlüydü. Çok zor zamanlar atlatmıştı benimle birlikte.
Kraliyet hekimi saygıyla başını eğerken "Tanrı'ya şükür ki, uyanmışsınız... Kraliçe majesteleri." dedi ve devam etti.
"Nedenini tam bulamasam da, aşırı üzüntüden dolayı böyle bir durum yaşanmış olabilir."
Derin bir nefes aldım.
***
Bir süre sonra Ana kraliçe ve Eski kral kendi konaklarına dönmüşlerdi. Kraliyet hekimi ise beni son kez muayene ettikten sonra gitmişti.
"Özür dilerim. Sana bir şey olacak diye çok korktum… Min Young."
Kral Hyun Joon'un yüzüne baktığımda endişe ve hüznü görebiliyordum. O zaman bana bunu neden yapmıştı?
O an, bunu önemsemedim.
Önemli değildi. O, beni eskisi gibi sevmese de; ben, onu seviyordum.
Elini tuttum ve "Bizi hiç bırakma." dedim ve devam ettim.
"Kalbine kimi alırsan al, umrumda değil. Ama bizi asla bırakma."
"Aslında ben...-"
Sözünü kestim.
"Başka bir şey duymak istemiyorum."
Daha fazla kötü şey duymaya kalbim dayanamayabilirdi.
***
Aradan iki gün geçmişti. Kendimi biraz toparlayabilmiştim. Kral Hyun Joon yanıma gelmek istese de, ben istemediğimi söyleyerek geri çevirmiştim.
Onu çok seviyor olmam, kalbimin gücenmiş olduğu gerçeğini değiştirmiyordu; ne yazık ki.
"Cariye Park geldi, majesteleri."
Kendi düğün töreni ertelendiği için üzgün olmalıydı.
Saygıyla eğilip beni selamladıktan sonra "Daha iyi misiniz, Kraliçe majesteleri?" diye sordu.
Kendi kendime gülmeye başladım. Bana baktığında delirmiş olduğumu düşündüğü belliydi.
"Sana bir hikaye anlatacağım." dedim ve devam ettim.
"Savaş sırasında Ming (Çin) askeri, Joseon askerini yaralı bir şekilde bulmuş. İyi misin, diye sormuş. Joseon askeri gururundan o haliyle 'iyiyim' demiş. Ming askeri onu kılıçtan geçirerek öldürmüş."
Beni dinlerken mahcup olduğu belliydi.
"Kraliçe majesteleri, ben-"
Sözünü kestim.
"Sen Ming askeri olabilirsin ama ben o Joseon askeri değilim. Eğer hikayede kılıcıyla zafer kazanacak olan biri varsa, o benimdir."
Cariye Park'ın bedeninin korkuyla titrediğini görebiliyordum.
Aldırış etmeden "Huzurumdan def ol." dedim.
Ben Lee Min Young. Shin Yoora olduğum gün, önüme çıkan her engeli ne şekilde olursa olsun... Yeneceğime dair kendime söz vermiştim. Beni bir şeylerin incitmesine izin vermemeliydim.
***
Hava kararmadan önce Baş nedime elinde bir mektupla huzuruma geldi.
"Eski kraliçe majesteleri tarafından size gönderilmiş efendim." dedi ve uzattı.
Mektubu açıp okumaya başladım.
"Kraliçe majestelerine saygı ve sevgilerimi sunarım.
Biz oldukça iyiyiz. Kırsal bir bağ evinde Tae Soon ağabeyin ile birlikte çok mutlu yaşıyoruz. Buradaki insanlardan kimliğimi saklıyoruz.
Ağabeyin ve bende seni çok özledik. Hamileliğin için de tebrikler! Umarım Kral majesteleriyle birlikte gerçekten çok mutlu olursunuz.
Bu arada... birdenbire suçluluk duymana ne sebep oldu, bilmiyorum Kraliçe. Lakin ikinci kadın sen değil, bendim.
Ben hiçbir zaman kral majestelerinin lütfuna layık olmadım. O yüzden ikinci kadın olmak için bile yetersizdim.
Ben ne zaman vazgeçtim biliyor musun? Kral majestelerinin sana bakarken kalbinin titrediğini anladığımda. Bunu gözlerine baktığımda gördüm.
Olur da bir gün, Kral majestelerinin sevgisinden şüphen olursa gözlerine iyice bak. Kendini göreceksin.
Tanrı seni korusun. Kendine iyi bakman temennim ile.
Eski kraliçe'den."
Eski kraliçe Moon Yeun Ja. Her zaman iyi ve kibar olmak zorunda mıydın? Nedense bu beni daha suçlu hissettirmişti.
Kendi kendime gülümsedim.
Eski kraliçenin tavsiye uymak istedim, belki biraz olsun içimi rahatlatabilmek için.
***
Kral Hyun Joon'un konağına geldiğimde Kral Hyun Joon'un baş nedimine bakıp "Kral majesteleri uygun mu?" diye sordum.
"Şey..."
Cariye Park mı buradaydı?
"Sakın geldiğimi haber verme. Kral majesteleri belki haber vermediğin için öfkelenir. Ama ben kelleni alırım."
Saygıyla başını eğmişti. İçeri girip girmemek konusunda tereddüt etmiştim. Sanırım gerçeklerle yüzleşmekten korkuyordum.
Kapıyı hafifçe araladığımda içeride Ana Kraliçe'yi gördüm. Derin bir nefes aldım. Rahatlamıştım.
Tam içeri girecekken Kral Hyun Joon'un "Ben böyle olacağını tahmin edememiştim." demesiyle olduğum yerde gizlice onları dinlemeye karar verdim.
"Kraliçeye gücendim. Sürekli benden gizli işler çevirdiği için. En önemlisi de sürekli beni suçladığı için. Ama ben bu kadar etkilenebileceğini nereden bilebilirdim ki?"
"Zor zamanlar geçiriyor. Normal değil mi? Saraya girdiğinden beri, neler yaşadı... Evet, sende çok zorluk çektin. Ama o bunu daha yoğun yaşıyor diye onu suçlayamazsın, değil mi?"
Baş nedim yanımda yüzüme anlamsızca bakıyordu. Fısıltıyla "Sesini çıkarma." dedim ve dinlemeye devam ettim.
Ana Kraliçe konuşmaya devam ediyordu.
"Kraliçeye gücenmiş olabilirsin ama saraya nasıl haremine özel cariye getirebilirsin?"
"Ben sadece dedikodu yayılmasına sebep oldum. Özel haremime almadım."
Bu duyduğum şey, neydi? Bu doğruysa, benden intikam almak için mi...
Kral Lee Hyun Joon, sen bittin.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Historical Fiction1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...