Ming elçisi ve eşinin saraydaki son günüydü. Yarın Ming hanedanlığına (Çin'e) geri döneceklerdi. İçimde bir endişe olsa da, kimseye bir şey söylemedim. Belki de gereksiz yere endişelenmiş olabilirdim.
"Bugünlerde canını sıkan bir şey mi var?"
Düşüncelerimi aralayan Kral Hyun Joon olmuştu. Ona baktım ve gülümsedim.
"Hayır. Sadece öylesine."
"Emin misin?"
Başımla onayladım. Kral Hyun Joon'un da aklını meşgul eden bir şeyler var gibiydi.
"Bir şey mi oldu, Kral majesteleri?"
Kral Hyun Joon derin bir nefes aldı.
"Ming elçisi, eski kralın eski saraya taşınması gerektiğini düşünüyor."
"Ama orası çok uzak."
"Kraliyet sarayında güneşi sönen eski bir kralın bulunmasını doğru bulmuyor."
Kraliyet sarayında hiçbirimiz böyle olacağını dile getiremesek de, hepimiz tahmin edebiliyorduk.
***
Kral Hyun Joon, Ming elçisiyle birlikte saray dışına çıkmıştı. Ben ise Hanımefendi Qian Yi'nin konağına gelmiştim.
"Hanımefendi Qian Yi sarayda değil, Kraliçe majesteleri."
"Nereye gitti?"
"Sadece biraz hava almak istediğini söyledi."
Bu, nedense içimde bir şüphe uyandırmıştı.
"Kiminle gitti?"
"Hizmetine verilen Cariye Im Seo Jung ile birlikte."
Im Seo Jung?
"Kraliyet sekreterinin kızı mı?"
---
(Saraya ilk cariye olarak geldiğimde)
"Ben Kraliyet sekreterinin büyük kızı Min Seo Jung."
---
"Evet, majesteleri."
"Hanımefendi Qian Yi'nin hizmetine neden bir nedime yerine cariye verildi?"
"Kendisi istedi, majesteleri."
Bu işte bir tuhaflık vardı. Hanımefendi Qian Yi tanımadığı bir cariyeyi neden hizmetinde istesin ki?
***
Konağıma doğru yürürken Hanımefendi Qian Yi ve Cariye Im Seo Jung ile karşılaştım.
Başımı saygıyla eğerken "Sarayda gezmek istediğinizi bilseydim size ben eşlik ederdim." diye gülümsedim.
Hafif bir kahkaha attı.
"Sorun değil. Cariye Im benimle yeterince ilgileniyor."
"Ah, öyle mi? Oldukça hoş. Cariye Im, benim eski bir arkadaşımdır. O yüzden şüphem yok. Oldukça zarif değil mi?"
Im Seo Jung saygıyla başını eğerken "İltifat ediyorsunuz. Size minnettarım, majesteleri." dedi.
"Neden konağımda birlikte beyaz çay içerken sohbet etmiyoruz?"
Hanımefendi Qian Yi, teklifim karşısında şaşırsa da gülümseyerek onaylamıştı.
***
Cariye Im, çay hizmetini yapıp kenara çekilmişti. Onunla başbaşa konuşmam gerekiyordu.
"Sarayda mutlu musunuz?"
Hanımefendi Qian Yi tarafından gelen bu ani soru beni şaşırtsa da nazikçe gülümsedim.
"Mutluyum."
"Zor değil mi?"
"Zor. Lakin Kral majesteleri yanımda olduğu sürece sorun değil."
Gülümsedi.
"Kral majestelerini çok seviyorsun, değil mi?"
Başımla onaylarken utandığım için yanaklarım alev almış gibiydi.
"Sevdiğin adamdan daha da çok seveceğin biri olacak. Hatta belki de sevdiğin adamı uğruna feda edeceğin."
Elini karnıma koydu ve "Bebeğin." diye ekledi.
Nedense o an beynimden vurulmuşçasına döndüm. Bana anlatmak istediği şey, istemsizce tüylerimi ürpertmişti.
"Sizin evladınız var mı?"
Gülümserken "Bir oğlum var." diye yanıtladı.
***
Hanımefendi Qian Yi ile sohbet etmek iyice merakıma yenik düşmeme neden olmuştu. Tuhaf bir kadındı.
Baş nedime düşüncelerimi aralamıştı.
"Emrettiğiniz gibi Cariye Im'i huzurunuza getirdim."
Cariye Im saygıyla eğilerek başını yere koyup uzun bir selamlama merasiminden sonra karşımda durdu.
"Beni çağırmışsınız, Kraliçe majesteleri."
Gülümsedim.
"Gecenin bu vaktinde seni çağırdığım için endişelenmiş olmalısın. Karşıma otur."
Karşıma oturduğunda oldukça tedirgin görünüyordu. Onu rahatlatmak için nazik bir şekilde konuşmaya başladım.
"Bu saraya geldiğimde ilk sen ve Nam Hye Mi ile tanışmıştım. Arkadaştık biz."
"Evet, majesteleri."
"Hala arkadaşız, değil mi? Arkadaşlar birbirlerine yardım ederler."
Seo Jung başını kaldırıp şaşkınlıkla bana baktı. Aslında ne istediğimi o da biliyordu.
"Kraliçe majesteleri..." dedi ve devamını getiremedi.
"Bugün Hanımefendi Qian Yi ile nereye gittiniz?"
Doğruyu söylemekten başka çaresi olmadığının o da farkındaydı. Nedense Seo Jung'un daha fazla şey bildiğini düşünüyordum.
"Eski kralın konağına gittik."
Eski kral? Hanımefendi Qian Yi'nin eski kral ile nasıl bir ilişkisi olabilirdi ki?
***
Ming elçisi ve hanımefendi Qian Yi, bugün saraydan ayrılıp Ming hanedanlığına geri dönecekti. Öğleden sonra yola çıkacaklardı.
Öğleden önce Kral Hyun Joon'un Ming elçisi ile birlikte kraliyet konseyinde olduğunu biliyordum. Hanımefendi Qian Yi ile başbaşa konuşmak için konağına gittiğimde beni görünce şaşırmıştı.
"Kraliçe?"
"Özel olarak veda etmek istedim."
Gülümsedi.
"Demek öyle, şaşırttınız beni."
"Sizi öylece gönderemezdim, Hanımefendi Hwang."
Gerçek soy ismini duyduğu için şaşırmış ayrıca da öfkelenmişti. O an kendine hakim olamadı.
"Bir daha sakın bana o isimle hitap etme!" diye bağırdı.
"Neden? Gerçek isminiz bu değil mi? Hwang Gye Rang."
![](https://img.wattpad.com/cover/71030857-288-k664476.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Tiểu thuyết Lịch sử1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...