#47#

1.3K 100 2
                                        

Ana kraliçe, bana doğru yürürken bütün bedenim titriyordu.

Elleriyle yüzümü kavradı ve gözyaşları içinde "Sen Lee Min Young musun?" diye sordu.

Başımla onayladığımda bana sımsıkı sarıldı. Hiçbir şey söylemedim. Bir süre öylece kaldık.

***

Eski kralın huzurunda Ana kraliçe etrafına gülücükler saçıyordu. Bir yandan da elimi sımsıkı tutuyordu.

"Cenneti yaşıyormuşum gibi değil mi?"

Cennet gibiydi onun için. Eski kral sağlığına kavuşmuştu. Öz kızı yaşıyordu ve manevi oğlundan hamileydi.

Eski kral gülümseyerek önce bana, sonra Ana kraliçeye baktı.

"Sana söyleyemediğim için üzgünüm."
 Eski kral, Ana kraliçeye yaşadığımı söylemediği için suçluluk duyuyordu. Bunca yıldır yaşadığımı bilmeden üzülmüştü.

Ana kraliçe gülümsedi. Sol eliyle benim elimi tutarken sağ eliyle de Eski kralın elini tuttu.

"Ona sahip çıktığın için teşekkür ederim. Yaşıyor olmasından daha önemli bir şey yok."

Artık yüzleşecek bir şeyimiz kalmamış, her şey açığa kavuşmuştu. Lakin bu mutlu tabloda bile Bakan Kim aklımdan çıkmıyordu. Her şeyi berbat edebilirdi.

"Bir şey sormalıyım."
Eski krala baktım. Bunu artık yapmam gerekiyordu.

"Ağabeyim Lee Kwan Joon'u sürgüne giderken zehirlediniz, öyle öldü değil mi?"

Eski kralın gülümseyen yüzü bir anda ciddileşti.

"Çok kişinin ölümüne sebep olmuş olabilirim. Ama Lee Kwan Joon'un ölümüne sebep olmadım. Aksine onu korumaya çalıştım."

Kral Hyun Joon birden "Nasıl? Kim öldürdü?" diye sordu.

"Bakan Kim."

Kral Hyun Joon ve ben, beynimizden vurulmuş gibiydik. Bakan Kim, kendi oğlunu mu öldürmüştü yani?

***

Ertesi gün öğlen vakti Bakan Kim'i huzuruma çağırmıştım.

Geldiğinde ginseng çayını yudumlarken "Beni çağırdığınız için şaşkınlığa uğradım." diye bıyığının altından gülümsedi.

"Yapacağım, dediğin şeyi. Eski kralı zehirleyeceğim."

Bana bakıp gülerek "İyi bir ortak olacağımızdan şüphem yoktu zaten." dedi.

"Karşılığında bilmek istediğim bir şey var."
Biraz duraksadım ve devam ettim.

"Memur Kang ölmeden önce ağabeyim Lee Kwan Joon'u senin öldürdüğünü söyledi."

"Ağabeyini neden ben öldüreyim ki? Eski kral sürgün sırasında öldürdü zaten."

"Öyle mi?"
Ginseng çayımdan keyifle bir yudum aldım ve devam ettim.

"Lee Kwan Joon senin oğlundu, biliyorum. Ama neden öldürdüğünü anlamak biraz zorladı beni açıkçası."

Şaşkınlık ve endişeyle bana baktı.

"Amacın nedir, Kraliçe?"

Sesi titriyordu. Açıkçası bu beni biraz eğlendirmişti.

"Kabul ediyorsun yani?"

"Kabul etmesem ne olabilir ki? Gerçeği öğrenmişsin zaten. Emin olmadığın bir şeyle karşıma çıkmazdın. Zeki bir kadınsın."

Yüzümde alaycı bir gülümsemeyle "Teşekkür ederim lakin..." dedim ve duraksadım.

Kral Hyun Joon odanın arka kısmından çıktığında Bakan Kim için yolun sonu olduğu belliydi.

Kral Hyun Joon'un "Kraliyet muhafızları!" diye bağırmasıyla muhafızlar içeri hemen girdi.

"Bakan Kim'i tutuklayın!"

Bakan Kim böylece oyuna getirilmiş, işlediği suçları da farkında olmadan Kral majestelerine itiraf etmişti.

Lakin düşündüğüm bir şey vardı. Bir baba, kendi öz oğlunu nasıl öldürebilirdi?

Joseon: İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin