#23#

1.9K 137 8
                                        

Kral Hyun Joon, nazik bir şekilde saçlarımı tarıyordu. Bu durumdan oldukça hoşnuttum. Kadınların çoğunun zayıf noktası, saçları değil miydi zaten?

"Neden bildiğinizi bunca zaman belli etmeyip şimdi belli etmek istediniz?" diye sordum.
Hiç düşünmeden cevap verdi.

"Daha fazla birbirimize bu oyunun içinde hasret kalmamalıyız da ondan."
Derin bir nefes alıp ona doğru döndüm.

"Birbirimizi sevmeye ne zaman başladık sence?" Güldü.
"Belki bunun zamanından emin olamayabilirim ama bir şeyden çok eminim."

Duraksadı ve kulağıma doğru eğildi. Nefesini boynumda hissettiğim için kalbim küt küt atıyordu.

"Sonsuza kadar seni seveceğim ve koruyacağım."
Başımı çevirdim ve bu sefer nefesi yüzüme değiyordu. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

Geri çekildiğimde beni tuttu ve kendine çevirdi. Ne olduğunu anlayamadan birden dudaklarıma yapıştı. Bir anlığına geri çekildi ve bana baktı.

"Lee Min Young ya da Shin Yoora... Her halükarda da kalbimin uğruna atmasına neden olan tek kadınsın. Kim olduğun mühim değil."

Bunun üzerine ben onun dudaklarına yapıştım. Bu sefer de ben bir anlığına geri çekildim.

"Düşmanımın oğluna aşık oldum."
"Beni mahvetme yetkisini sana vermiştim."
"Mahvettim. Seni de kendime aşık ettim."

***

Sabah olduğunda birbirimize sarılmış bir vaziyette uyandık. Henüz aramızda daha fazla ilerisi olmamıştı.

"Sarayda sıkıldın mı?"
"Evet, biraz sıkıcı."
Yatağın içinde saçımı okşuyordu.

"Şehir merkezine inmeye ne dersin?"
"Ne, nasıl?" dedim birden.
"Chuseok bayramı. Dilek feneri uçurmalıyız bence. Hava karardıktan sonra gizlice saraydan ayrılalım."
Bu durumdan hoşnut bir şekilde göğsüne yaslandım.

***

Öğleden sonra eski kralın yani amcamın konağına gittim. Her ne kadar onu sevmesem de, ona anlatmam gerektiğini hissettim.

"Eminim bu durumdan hoşnut olmayacaksın. Ama ben ve majesteleri kral, geçmişi önemsemeden mutlu olmaya karar verdik."
Bir anlığına duraksayıp yüz ifadesini anlamaya çalıştım. Ama imkansızdı.

"Ne olursa olsun, sana olan nefretim asla soğumayacak. Melek gibi bir karın, dürüst ve ahlaklı oğlunun aksine sen tam bir şeytandın. Hayatını açgözlülüğün ve kötü kalbinle geçirdin. Bu dünyada bile seni bu hale düşüren Tanrı, öldükten sonraki hayatında da seni cezalandıracaktır."

Bir şey söylemeden oturduğum yerden kalkıp tam gidecektim ki, sesli bir şekilde ağlamaya başladı.

Yutkundum ve hiçbir şey söylemeden orayı terk ettim. Belki de hiç gelmemeliydim.

***

Hava kararmadan önce Kraliçe YeunJa beni huzuruna çağırdı. Yine ne hain planlar kurmuştu acaba?

"Kraliçe majesteleri, beni çağırmanızdaki sebep nedir acaba?"
"Kral majestelerinin doğum günü töreninden haberin vardır herhalde?"

"İki gün sonra, evet." diye yanıtladım.
"Öyle. Lakin halletmen gereken bir sorun var. Babam senin eski prenses olduğunu biliyor. Kazara öğrenmiş. O gün Kral majestelerine hediye olarak da herkesin ortasında senin hain olduğunu açıklayacak."

Kraliçenin bana yardım etmesine mi şaşırmalıydım yoksa bu beladan nasıl kurtulacağımı mı düşünmeliydim?

"Böyle bir fırsatı neden kaçırıyorsunuz? Öyle bir ortamda hazırlıksız yakalanışım, sizin yararınıza olurdu. Hem kendinizi korurdunuz, hem de beni mahvederdiniz."

"Cariye Shin hatırlamıyorsun. Ama benim sana geçmişten kalan bir borcum vardı. Onun karşılığı olarak sadece. Başka bir şey bekleme."

Joseon: İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin