#37

1.6K 107 20
                                        

Kral Hyun Joon'un konağına geldiğimde nefes nefese kalmıştım. İçeri girdiğimde kraliyet sekreteri odasındaydı.

Kraliyet sekreteri odadan çıktığında "Nasıl izin verirsin böyle bir şeye?" diye sordum sinirli bir şekilde.

Kral Hyun Joon gülümsedi.
"Kraliçem, lütfen sakin ol."
Kraliçem? Daha fazla sinirlenmiştim.

"Benimle alay mı ediyorsun? Kraliçe YeunJa'ya bunu nasıl yaparsın?"
Kral Hyun Joon oldukça sakin bir tavırla "Kraliçe, saraydan ayrılmayı kendisi istedi." diye yanıtladı.

"Sende buna öylece izin mi verdin?"
"Ben sevdiğim kadına kavuştum. Artık Kraliçenin de sevdiği adama kavuşma vakti geldi."
Sevdiği adam mı? Bu ne demekti?

***

Kraliçe YeunJa'nın konağına gelmiştim. Aklımdaki düşüncenin doğru olup olmadığına emin olmalıydım.

Daha oturmadan "Gelmeni bekliyordum." dedi, Kraliçe YeunJa.
Oturduğumda ise "Heyecanlı mısın? Yarın taç giyme törenin var." diye gülümsedi.

"Emin olmak istediğim bir şey var."
"Nedir?"
Oldukça ciddi ve donuktum.

"Tae Soon ağabeyim mi?"
Ne olduğunu anlayamadan şaşkınlıkla yüzüme baktı.
"Aşık olduğun adamdan bahsediyorum."
Başıyla onayladı.

Shin Tae Soon ve Kraliçe YeunJa yıllar önce tesadüfen tanışmışlardı. Birbirlerini sevmişlerdi. Lakin Kraliçe, Bakan Moon'un zoruyla saraya Kraliçe olarak girmek zorunda kalmıştı.

Kraliçe bunları ağlayarak anlatmıştı. Tae Soon ağabeyim, Kraliçe YeunJa'nın saraydan ayrılmasıyla onu öylece kabul edecek miydi? Onların mutlu olmasını Tanrı'dan dilemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.

***

Konağıma geldiğimde Kral Hyun Joon'un çoktan konağıma gelmiş olduğunu gördüm.

"Kalbin rahatladı mı?"
Başımla onayladım. Yanına oturduğumda saçımın topuzunu birden açıvermişti.

Ona dönüp baktığımda "Bu gece, Kraliçe Min Young'a ilk hediyesini vermeliyim." diye gülümsedi ve beni kendine doğru çekip öptü.

Bir süre sonra geri çekildi ve yanağımı okşadı.
"Eğer hazır değilsen söyleyebilirsin."
Gülümsedim ve bu sefer ben onun dudaklarına yapıştım.

Öpüşürken bir yandan da elleriyle hanbokumu çıkarmaya başlamıştı bile. Her şeyin bir zamanı vardı ve şu an, o zamandı.

***

Sabah olduğunda Kral Hyun Joon ile çırılçıplak bedenlerimiz birbirine sarılıydı. Bu durum oldukça hoşuma gitmişti. Kendi kendime kıkırdarken Kral Hyun Joon beni kendine daha da çekerek "Günaydın, benim güzel kraliçem." diye gülümsedi gözlerini bile açmadan.

"Majesteleri, taç giyme törenine hazırlanmanız gerek."
Baş nedimenin sesiyle ikimizde memnuniyetsiz bir şekilde yorganın altına girmiştik.

***

Taç giyme törenine konağımda nedimeler tarafından hazırlanırken Ana kraliçe içeri girdi.

"Çok güzel olmuşsun."
Elindeki saç iğnesini zarif bir dokunuşla saçıma takıverdi.
"Çok teşekkür ederim, Ana kraliçem." diyerek başımı eğdim.

"Neden sana baktığımda Min Young'u görüyorum acaba?" dedi birden.
Ana kraliçenin gözleri dolu doluydu. Ana kraliçenin elini avucumun içine aldım ve gülümsedim.

Şu anki zayıflığından yararlanmalıydım ve "Ana kraliçem, eski prenses sizin için neden bu kadar anlamlı?" diye sordum.

"Çünkü..." dedi ve durdu. Söylemek ve söylememek arasındaki o ince çizgide durmuştu.

"Eski kral Lee Dae Joon ile benim kızımdı, Prenses Lee Min Young."
Benim düşman bildiğim amcam, benim öz babam mıydı yani? Peki, Kral Lee Hyun Joon?

Joseon: İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin