Sarayda dedikodular dolanmaya başlamıştı bile. Kimisi, Kraliçeyi öldürmek isteyen birileri olduğunu düşünürken; kimisi, bunun sadece ipeğin doğa koşullarından dolayı zehirli olmasına bağlıyordu.
"İyi misin?"
Düşüncelerimi aralayan Kral Hyun Joon olmuştu."Merak etme, araştırılıyor. Mutlaka gerçek sebebini bulacağım."
Baş nedime elindeki zehrin vücuduna yayılmaya başlamasından dolayı, hastalıktan yatağa düşmüştü. İki gündür vaziyeti oldukça kötüydü.
"Baş nedimeyi ziyarete gitmeliyim." dedim ve zorlanarak ayağa kalkmaya çalıştım.
Kral Hyun Joon kolumdan tuttuğunda ancak kalkabilmiştim.
"Birlikte gidelim, Kraliçe."
***
Baş nedimenin moraran bedeni, en sonunda bembeyaz olmuştu. Kraliyet baş hekimine baktığımda onun için artık yolun sonu olduğunu anlamıştım.
"Baş nedime..."
Bana gülümsediğinde ağlamamak için kendini zor tuttuğu belliydi.
Devam ettim.
"Her zaman yanımda olduğun için teşekkür ederim."
"Sizin gibi iyi ve zarif bir kraliçeye denk geldiğim için yanınızda dururken tek bir an bile tereddüt etmedim."
Güçsüz olduğu için sesi kısık bir şekilde (fısıltıyla) konuşuyordu. Bu tüylerimi diken etmişti.
Gülümsedim.
"Seni böyle gönderdiğim için üzgünüm."
"Hayır, hayır. Asla üzülmeyin. Tanrı bana bunu layık gördüğü için şikayetçi değilim. Gökyüzünden tebessüm ederek sizi izleyeceğim. Her zaman mutlu bir hayat sürmenizi diliyorum."
"Senin için dua edeceğim."
Sadık hizmetkârım olan baş nedime, o gece hayatını kaybetti. Benim asıl merak ettiğim ise, o zehrin doğal yollardan mı yoksa planla mı gelmiş olmasıydı.
***
Baş nedime öldüğünden bu yana iki hafta geçmişti. Nedimelerimden birisi çoktan onun yerini baş nedime olarak almıştı bile.
İpek kumaşa sonradan zehir bulaştırıldığı apaçık ortada olsa da, Kral Hyun Joon bunu dile getirmiyordu. Ama tedirgin ve temkinli olduğu belliydi.
Hamileliğimin son aylarında olduğum için bebeğimin tekmeleyişini daha çok hissedebiliyordum. Geceleri artık uyuyamayacak kadar kuvvetli hem de.
"Gerçekten çok güçlü."
Kral Hyun Joon karnıma hafifçe yasladığı başını kaldırdı ve gülümsedi. Bende tebessümle karşılık verdim.
Doğumun yaklaşıyor olması, biraz da korkmama neden oluyordu. Bebeğimin güvende kalamayacağından endişeleniyordum.
***
Ertesi gün, eski kraliçeden bir mektup geldi;
"Sevgili Kraliçe majestelerine,
Sarayda olan kötü havadisleri işittim. Lütfen kendinizi ve bebeğinizi koruyun. Sarayda olmak, gösterişli olsa da... Kendini korumak zorunda kaldığın için külfetlidir. Lakin siz bunu benden daha iyi bilirsiniz, Kraliçe.
Shin Tae Soon ile ben, mutlu bir hayat sürüyoruz. Uzak ve kimsenin bizi tanımadığı bir yerde olduğumuz için de rahatız. Bizi merak etmeyin.
Ağabeyin ile ben, Kral majestelerine ve sana saygılarımızı sunuyoruz..
Sağlıcakla kalın!"
Yüzümde bir tebessüm oluşmuştu.
Baş nedimemin "Majesteleri, öğle yemeğiniz geldi!" demesiyle birlikte dikkatim dağıldı.
Öğle yemeğimi yerken birden durdum ve baş nedimeye baktım.
"Bir şey mi oldu, majesteleri?"
"O gün... Terzihaneden kıyafetleri konağın önüne kadar kim getirdi?"
Baş nedime biraz düşündü.
"Sanırım... Terzihaneden Cariye Nam."
"Nam Hye Mi? Öğle yemeğimi yedikten sonra huzuruma gelsin. Bir de çay hazırla."
***
Baş nedime ikimize de çay servisi yaparken Nam Hye Mi oldukça gergin görünüyordu.
"Uzun zamandır sohbet edemedik, değil mi?" diye gülümserken çayımdan bir yudum aldım.
Başını saygıyla eğerken "Beni çağırdığınız için pek müteşekkirim, Kraliçe majesteleri." diye yanıtladı.
Nam Hye Mi'ye karşı olan hislerim neden şüpheciydi böyle? İçime sinmeyen bir şey var gibiydi.
Nam Hye Mi'yle biraz sohbet ettikten sonra onu gönderdim. Karanlık düşüncelerimden arınmam gerektiğini düşündüm.
Saray bahçesinde dolaşmaya başlamıştım. Elimle istemsiz bir şekilde karnımı tutuyordum.
"Kraliçe, burada ne yapıyorsunuz?"
Arkama dönüp baktığımda Bakan Chang'ı gördüm. Gülümsedim. Kendisi Kral'ın en sadık adamlarından birisi olarak biliniyordu. Defalarca onun tarafında yer almıştı, her konuda.
"Biraz hava almaya çıkmıştım, buraya kadar geldim. Sizi sarayın bu kısmına getiren nedir?"
Saygıyla başını eğdi.
"Kral majestelerini görmeye geldim."
"Ah, anlıyorum. O halde ben daha sonra geleceğim."
Kendi konağıma doğru yürümeye başladım. Konuşacakları önemli şeyler olmalıydı ki, Kral Hyun Joon'un özel konağına kadar gelmişti.
***
Akşam Kral Hyun Joon konağıma gelmişti. Birlikte akşam yemeğimizi yedikten sonra sohbet etmeye başlamıştık.
"Bugün Bakan Chang'ı özel konağına gelirken gördüm."
Ağzını arıyordum.
"Bakan Chang mı? Bugün saray konseyi dışında onu hiç görmedim."
Bu ne demekti? Kral Hyun Joon'un mu benden sakladığı bir şey vardı? Yoksa yalan söyleyen Bakan Chang mıydı?
Ben bunları düşünürken bacaklarımın arasından bir şeyin aktığını hissettim. Bu...
"Majesteleri! Sanırım bu..."
Doğum erken gerçekleşiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Fiksi Sejarah1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...