Eski Kral Lee Dae Joon'un konağına gelmiştik. Ana Kraliçe, bilinci yerinde olmayan eşinin başında ağlıyordu.
"Sanırım Eski kral majestelerimiz ile vedalaşmalısınız. Durumu ne yazık ki, iyi görünmüyor." diye başını eğdi, doktor.
Kral Hyun Joon ani bir şekilde içeri girdi. Neler olduğunu öğrenince dona kalmıştı. Babasıydı sonuçta, üzülecekti. Ben ise sevinmeli miydim, üzülmeli miydim?
***
Konağıma geldiğimde hâla olanlara inanamıyordum. Bunca zamandır asıl intikamı kendisinden almak istediğim kişi, eceliyle ölecekti. Doğru şeyin bu olduğunu düşündüm ve elimi kana bulamadığım için rahatladım. Tanrı, beni ondan kurtarıyordu.
Kısa bir süre sonra Kral Hyun Joon'un konağıma gelmesi beni oldukça şaşırtmıştı. Babasının yanında olacağını düşünmüştüm.
Yüzüne baktım ve gözlerindeki hüznü gördüm. Aramızda yaşanan son şeyleri umursamadan gidip sarıldım.
"Ben yanındayım." dedim. Bunun ona güç vermesini temenni ettim.
Kendini, benden geri çekti ve derin bir nefes aldı. Tuhaf bakışından bir sorun olduğunu anladım."Babamdan özür dile ve vedalaş."
Ne söylediğini anlayamamış gibi öylece olduğum yerde kala kaldım. Geceleri gördüğüm kötü rüyalardan biri miydi?Sözlerine devam etti.
"Babam en son senin ona nefret kustuğun anı hatırlamamalı.""Öldür beni."
"Ne diyorsun?"
Gözlerimden iki damla yaş süzüldü."Ailemi öldüren adamdan özür dilemek yerine hayatımdan vazgeçerim daha iyi."
"Amcan o senin."Daha fazla dayanamadım.
"Ailem öldürüldü benim! Senin baban öldürdü! Bunca zamandır ne kadar çok zorlukla yaşadım, biliyor musun? Benden böyle bir şeyi nasıl isteyebilirsin?"
"Kralım ben! Ne istersem onu yapmak zorundasın. "Eski Kral Lee Dae Joon'un konağına gitmem için bana yarın öğlene kadar süre verip konağımdan ayrılmıştı. O an, Kral Hyun Joon'un beni hiçbir zaman sevmediğini anladım.
***
Gece boyunca düşünmekten, kinden ve üzüntüden bir anlığına bile uykuya dalamamıştım.
Baş nedimem içeri izin alarak girdi.
"Efendim, Eski Kral Majestelerinin konağına gitme vaktimiz geldi."Derin bir nefes aldım ve soğukkanlılıkla "Bugün bu sarayda bir ölüm kokusu var, değil mi?" diyerek oturduğum yerden kalktım.
"Cariye Shin, efendim. O nasıl söz öyle?"
"Bir inanışa göre; yaşadığımız hayat acı vericiyse, önceki hayatımızın cezasıdır. Önceki hayatımda günahkar olmalıyım."Eski Kral Lee Dae Joon'un konağına geldiğimde Kral Hyun Joon babasının başında oturuyordu. Üçümüzden başka kimse yoktu. Eski Kral Lee Dae Joon'un bilinci yerindeydi.
Yerde bulunan diğer mindere oturdum. Bir süre hiç konuşmadık.
"Cariye Shin? Konuşabilirsin."
Hiçbir şey söylemedim.Bana döndü ve baktı. Elimi sertçe tuttu ve bıraktı. Canım acısa da ağlamamak için kendimi tutuyordum.
Kıyafetimin içinden keskin bir bıçak çıkardım ve Kral Hyun Joon'a uzattım.
"Bugün ya o, ya ben öleceğim. Hangimizin öleceğine sen karar vereceksin."Duyduğu şey karşısında şaşkınlığa uğradığı belliydi.
"Ne diyorsun sen?"
"Beni hiç sevmedin, değil mi?"Gözlerimden birkaç yaş damla süzüldü.
Tae Soon ağabeyimin söylediği şey aklıma geldi.
"Bu soruyu soruyorsan zaten seni sevmiyordur.""Ailemin katilinin oğlunu sevdim ben. Her gece kendimi affedemediğim için kabuslar görüp durdum."
Bıçağı tam boğazıma dayadım ve devam ettim."Ben ölmeyi hak ediyorum, değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Fiksi Sejarah1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...