#44#

1.5K 98 2
                                    

Kral Hyun Joon ile konağımıza doğru yürüyorduk. Düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Nasıl olabilirdi böyle bir şey?

"Ne düşünüyorsun yine?"
Kral Hyun Joon'a baktım ve gülümsedim.

"Önemli bir şey değil."
Henüz Kral Hyun Joon'a söyleyemezdim. Niyetini tam bilmesem de, bize kin dolu olduğu belli bir Lee Kwan Joon vardı karşımızda. Bunu anlayabilmek için gözlerine bakmak yeterliydi.

Elimi karnıma hafifçe koydum. Korumam gereken bir bebeğim vardı. Daha temkinli olmalıydım.

"Karnın mı ağrıyor? Rahatsız mısın?"
Kral Hyun Joon'un yanlış anlaması yüzümde tebessüm oluşturmuştu.

Birden olduğum yerde durdum. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda dolunay gecesi olduğunu gördüm.

İnancımıza göre;
Kral'a güneş, Kraliçe'ye ay derler. Bu yüzden -Güneşi Takip Eden Ay- isimli bir Joseon romanı bile vardır hatta.

Dolunay gecesi, güneş ile ayın karşı karşıya olduğu gecedir. Ayın en parlak olduğu gece...

Kral Hyun Joon'a döndüm ve tam karşısında durdum. Ellerini tuttum ve yavaşça karnıma götürdüm. Dokunduğunda bile hala ne olduğunu anlayamamış gibiydi.

"Bizim bir bebeğimiz olacak, majesteleri."
Kral majesteleri şaşkınlıkla bana bakarken hizmetliler "Tebrik ederiz, Kral majesteleri!" diye bağırmaya başladılar.

Kral Hyun Joon'un şaşkınlığı beni korkutsa da birden beni kendine doğru çekip sarıldı.

"Seninle olmak bile rüya gibiyken... Şimdi de bana bir evlat mı veriyorsun? Tanrı tarafından kutsanmış bir kral olmalıyım."

Bütün geceyi birbirimize sarılıp uyuyarak geçirdik. Kral Hyun Joon'un da benim kadar mutlu olduğunu gördüğüm için sevinçliydim. Lakin aklımda hala Kang So Hyuk vardı;

---
"Sen..."
"Evet, ben... ağabeyin Lee Kwan Joon."
---

***

Öğleden önce Ana kraliçeyle birlikte kraliyet sarayında kullanılmayan konakların birine gelmiştik.

Baş şaman dinsel dansını yaptıktan sonra karşımıza oturduğunda "Elinizi uzatınız, kraliçe majesteleri." dedi.

Elimi uzattığımda eliyle sımsıkı tuttu ve gözünü kapattı. Bu ortamdan bir an önce kurtulmak istiyordum.

Baş şaman gözlerini açtı ve konuşmaya başladı.

"Karnınızda taşıdığınız bu bebek, veliaht prenstir. Bu bebeğin düşmanı çok. İyi korumalısınız. Şayet koruyabilirseniz Joseon'un en güçlü kralı olacaktır. Koruyamazsanız Joseon kraliyeti hızlı bir çöküş yaşayacaktır."

***

Konağıma geldiğimde baş şamanın söylediklerini düşünüyordum. Bir şamana inanmak bana göre değildi. Lakin Ana kraliçe, bebeğin veliaht prens olduğunu duyunca çok sevinmişti.

Bir yandan da aklımda Memur Kang vardı; Kang So Hyuk. Hala benimle yüzleşmeye gelmemişti. Geleceğini düşünüyordum.

***

Binbaşı Shin konağıma geldi ve hamile olduğumu duyduğu için sevinçliydi. Beni tebrik etmek için gelmiş. Meğer bütün saray bununla çalkalanıyormuş.

"Bu arada eski kraliçe ve Tae Soon ağabeyim nasıl?" diye sordum.
"Mutlular, endişelenme. Gyeongcu'ya yerleşip gizlice evlendiler. Eski kraliçe kimliğini saklayıp hizmetlilerinden yanına sadece baş nedimesini aldı."

Gülümsedim.

"Onları ziyaret etmeyi çok isterdim. Lakin saraydan ayrılmam mümkün değil."

***

Hava karardığında baş nedimem içeri girerek Memur Kang'ın bana bir kitap gönderdiğini söyledi.

Kitabı elime aldığımda adının İntikam olduğunu gördüm. Kitabı karıştırdığımda içinde bir kağıt buldum. Açtığımda "Kraliyet göletine gel. Tek başına." yazıyordu.

Konağımdan çıktığımda yalnızca baş nedimenin benimle gelmesini, diğerlerinin konağımın önünde kalmasını söyledim. Baş nedime bunun uygun olmadığını söylese de, emre itaat etmek durumunda kaldı.

Biraz yürüdükten sonra bir ağacı göstererek kenarına oturup beklemesini söyledim. Karşı çıksa da yine emire itaat etmek durumunda kaldı.

Kraliyet göletinin kenarına geldiğimde Kang So Hyuk'u beklerken gördüm.

"Güzel, tek başına gelmişsin."
"Kısa konuşacağım. Amacın ne?"
Soğuk ve tepkisizdim.

Yanıma yaklaşıp "Beni özlemedin mi?" diye sordu.
"Soruma cevap ver."

"Ben bunca yıl zor bir hayat sürdürürken siz sarayda gününüzü gün ediyorsunuz. Ben bunu hak etmedim!"

"Bizde acılar çektik, ağabey. Lütfen böyle yapma."
Elimi tutması için ona doğru uzattım. Lakin elimi tutmadı.

Bir anda beni kolumdan tutup kendine doğru hızlıca çekti ve göle attı.

Suyun içinde debelenirken suyun üstesinden gelen kahkahalarını duyabiliyordum. Lee Min Young, burada böyle mi öleceksin?

Joseon: İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin