Hava çoktan kararmıştı. Birazdan Kral Hyun Joon, konağıma gelecekti. Peki ben ne yapacaktım?
Nedimeler beni çiçek yaprağı dolu suda yıkamış, giydirmiş, süslemiştiler bile. Bu geceden kaçamayacak mıydım yani şimdi ben?
"Majesteleri Kral geldi, efendim."
Şimdi gerçekten afalladın Shin Yoora. Yapabileceğim hiçbir şey mi yok? Ne yani bedenimi, öylece sunacak mıydım?"Beni beklerken heyecanlandın sanırım? Ayakta bekliyorsun beni?" Güldü.
Heyecanlı mıydım, korkuyor muydum? Binbaşı Shin'in elinde büyüdüğüm için sapkın adamlara karşı kendimi çok iyi koruyabildim ama karşımdaki adam hem kocam hem de Kral idi."Şey, ben acıktım galiba. Baş nedimeden bize yemek hazırlamasını isteyeyim."
"Bu saatte mi?"
"Şey...""Shin Yoora, hanbokunu çıkar."
"Ne?"
"İstersen ben çıkarayım?"
Bir şey söylememe izin vermeden hanboku nazikçe bedenimden ayırdı. İç hanbok kalmıştı.İç hanboka dokunmadan "Yat hadi." dedi. İçim pür pür ederken yattım. Kral Hyun Joon üzerini çıkarırken ne yapacağımı düşünüp korkuyla dudağımı ısırıyordum.
Yatağa yattığında birden arkamdan sarıldı. Bu gerilmeme sebep olmuştu. Boynuma değen nefesi daha da beni geriyordu.
"Bugün çok yorgunum. Böyle uyusak olur mu?"Başımla onayladım. En azından düşündüğüm kadar iğrenç değildi. Bugünlük böyle atlattın ama sonraki günler ne yapacaksın bakalım Shin Yoora....
Bütün gece nefesini boynumda hissettiğim için uyuyamadım. Hem gerilmeme hem de heyecanlanmama sebep olmuştu.
Kısa bir süreliğine uykuya daldığımda Kral Hyun Joon'un göğsünün üzerinde uyandım. Ne ara yüzlerimizi döndük de bu pozisyona geldik? Çıldıracaktım. Kalkmaya çalıştım ama uykusunda bile bana öyle bir sarıldı ki, ufacık bile hareket edemedim.Sabah olduğunda benden önce uyanmıştı, öylece beni izliyordu.
"Bir şey mi oldu, majesteleri?"
Gözlerimi ovuşturduğum ellerimi birden tuttu.
"Oho! Hangi hanım, kocasından sonra kalkar?"
"Özür dilerim, majesteleri." diyerek başımı eğdim."Bugün beni sen giydireceksin."
Sence de sınırı fazla zorlamıyor musun, Lee Hyun Joon?Ona, üzerini giydirirken aldığı hazzı yüzünden okuyabiliyordum adeta. Ona dokunmam resmen hoşuna gidiyordu. Askeri muhafızlarla talim yaparken kılıcı tutan eli bile titremeyen Shin Yoora'nın kalbi titriyordu.
***
Öğleden sonra amcam eski Kral Lee Dae Joon'un konağına gittim. İçeri girmekte tereddüt etsem de sonunda girdim.
Her zamanki sabit yerinde öylece duruyordu. Baş hizmetlisi, yemeğini yemediğini söylediği için yemeğini kendi ellerimle ben yedirdim. Gözlerinden ne kadar mutlu olduğu belliydi. Ama buraya kadardı.
"Ne üzücü. Senin de kaderin artık burada bitecek. Halbuki ben seninle dimdik yüzleşmek isterdim."
Gözleri fal taşı gibi açıldı. Ne demek istediğimi anlamaya çalışıyordu.Alaycı bir şekilde gülerek "Uzun zaman oldu, değil mi? Amca... ya da artık kayınpeder mi demeliyim?" dedim.
Artık ne demek istediğimi anlamıştı. Gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu."Evet, doğru. Yeğenin, Lee Min Young. Ailesini vatan haini ilan edip öldürdüğün prenses Lee Min Young. Şimdi senin gelinin. İntikam için geldim. Ama sen çok acizsin. Bu haksızlık, değil mi?"
Gözlerimden yaşlar süzüldü. Bundan zevk duyacağımı düşünmüştüm. Ama keyif bile almadım.
Hırhır bir şeyler söylemeye çalıştı. Ama bu aciz felçli haliyle tek bir kelime etmesi mucize olurdu. Ben devam ettim."Uğruna kanlar akıttığın bu saraydasın ama şimdi ne anlamı var? Tahtta oturan oğlun... Onun sonunu da buradan öylece çaresiz izleyeceksin."
Ömrüm boyunca bu anı beklemiştim. Ama beklediğim kadar gönül rahatlatıcı değildi.
![](https://img.wattpad.com/cover/71030857-288-k664476.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Fiksi Sejarah1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...