Kraliçenin söylediklerini düşünüyordum. Geçmişte Kraliçe YeunJa ile aramızda geçen şey, neydi? Açık bir şekilde sormama rağmen başka hiçbir şey söylememişti.
"Bir şey mi oldu? Neden düşüncelisin?"
Kral HyunJoon'a kafamı çevirdim.
"Hayır, önemli bir şey yok.""Şehir merkezine inip halkın arasına karıştığımız için mutlu olursun sanıyordum."
"Mutluyum zaten." dedim tebessüm ederek.Dilek feneri satan bir satıcının önünde durduk.
"İki tane verebilir misiniz?"O sırada küçük bir kız çocuğunu annesini çekiştirirken gördüm. Büyük ihtimal dilek feneri istiyordu. Annesi çaresiz bir şekilde alamayacağını söylüyordu. Üstündeki alt tabaka kıyafetleri bunun nedenini açıklıyordu.
Kral Hyun Joon'a bir şey söylemeden elindeki dilek fenerlerini aldım. Küçük kıza doğru eğildim ve tebessüm ettim.
"Dilek mi dilemek istiyorsun?"
Başıyla onayladı.
"O zaman biri senin, diğeri de annen için. Hediye."
Küçük kız, mutlulukla alırken teşekkür etmeyi de ihmal etmedi.Çaresiz annesi, "Genç hanımefendi... Ama bu..." diye mahcup olurken ben sözünü yarıda kestim.
"Yalnızca bir hediye. Fazla büyütülmeye gerek yok."
Tebessüm ettim.Arkamı döndüğümde Kral Hyun Joon, beni hayranlıkla seyrediyordu.
"Şey, iki tane daha alabiliriz sanırım. Değil mi?" dedim gülerek.Başıyla onaylayıp satıcıdan iki tane daha istedi.
Satıcı "Üzgünüm, lakin elimdeki son iki balonu da size vermiştim. Biliyorsunuz, oldukça geç oldu." diye yanıtladı.Biraz buruk bir şekilde birbirimize baksak da tebessüm ettik.
***
Herkes dilek fenerlerini uçururken Kral Hyun Joon ile aralarından geçerek yürüyorduk.
"Dilek feneri uçuramadığımız için mutsuz olmalısın."
"Neden? Dileyeceğim bir şey yoktu ki zaten.""Gerçekten mi?"
"Evet. Ne dileyebilirim ki? Sağlığım yerinde. Joseon tarihinin en yakışıklı kralıyla evliyim. Daha Tanrıdan ne isteyebilirim?" dedim gülerek.
Durdu ve elimi tuttu."Benim istediğim bir şey var ama."
Gözlerimin içine bakıyordu.
"Nedir?""Sınıf ayrımının olmadığı bir Joseon'da ölene dek seninle yaşamak. Mümkünse de birlikte ölelim."
Hayatım nereden itibaren mahvolmaya başlamıştı, gayet net hatırlıyordum. Çoğu zaman tapınakta Tanrı'ya "Neden ben?" diye isyan ettiğim zamanlar olmadı değil. Lakin şimdi hayatımın öyle bir evresindeydim ki, nasıl anlatacağımı daha bilmiyordum.
Aşk mı diyorlardı buna? Hani şu en büyük savaşları başlatan ya da bitiren?
Biz bitirmeyi tercih ettik. Onu ve ailesini mahvetmek için girdiğim bu savaştan ben çoktan vazgeçtim.Aşk zaten bizim isteğimizi sormadı. Yıllar önce çocukken bile ikimiz arasındaki ilişkinin başka olduğunu biliyorduk. Yıllar sonra kavuştuğumuzda da ne kadar çabalasak da, kalbimize yenik düştük. Kuralları bir kenara bırakıp birlikte olmanın keyfini çıkardık.
Şimdi hayatımın yine mahvolduğu bir dönem gelir mi bilmiyordum. Sadece tek isteğim, sevdiğim insanın her zaman benimle olmasıydı. O olduğu sürece, ne olduğu mühim değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Historical Fiction1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...