Sarayda eski kraliçenin saraya geri döneceği konuşuluyordu. Eski kraliçe ve Kral Hyun Joon asla böyle bir şey yapmazdı. Onlarla konuşmam gerekiyordu.
"Kral majesteleri nerede?"
Baş nedime, kem küm ederek "Eski kraliçenin hizmetine verilen konakta, majesteleri." diye yanıtladı.
"Hemen gidelim."
Ayağa kalkmıştım, tam kapıya yönelmişken Ana kraliçe içeri girdi.
"Biraz konuşalım, Kraliçe." dedi ve baş nedimeye döndü.
"Pirinç çayı getir."
Ana kraliçeyi görmeye tahammül bile edemiyordum.
Birlikte oturduk ve pirinç çayımızı içerken hiçbir şey olmamış gibi veliaht prensi konuşmaya başladık. En sonunda ne için geldiğini belli etmeye başladı.
"Eski kraliçe ölmediği sürece ayağına dolanacak. Dedikoduları duymuş olmalısın. Ben haklıydım. Korktuğum başımıza geliyor, ne yazık ki."
Oldukça sakin bir şekilde "Eski kraliçe bunu asla istemez. Kral majesteleri de böyle bir şeye asla izin vermez." diye yanıtladım.
Sakin kalmalıydım ki, ona istediğini vermemeliydim.
"Eski kraliçeye olan bu derin güveninin sebebi ne? Her kadının hayalidir, Kralın gözdesi olmak."
Beni kışkırtmak için geldiği oldukça belliydi.
"Bunca sene olamamış, bundan sonra mı olacak? Üstelik eski kraliçe, ağabeyime aşık."
Ana kraliçe alaycı bir kahkaha attı ve pirinç çayından bir yudum aldı.
"Bundan nasıl emin olabilirsin? Yıllar önce saraya girebilmek için aşkından kolayca vazgeçmedi mi?"
Aklımı karıştırmak istiyordu. Buna izin vermemeliydim.
"Bunu söylemek istemem lakin eski kraliçe yoz. Saraya girse bile veliaht prensi doğuran benim."
"Haklısın. Bu yüzden ne olursa olsun, kendini korumak zorundasın."
Eski kraliçenin canıma kastedebileceğini mi imâ etmişti?
Ayağa kalktı ve bana bakarak "Giderken selamlamana gerek yok." diye devam etti.
Odadan çıktığında istediği şeyi elde etmişti. Aklımı karıştırmıştı. Eski kraliçeye gerçekten güvenebilir miydim?
***
Güneş doğmamışken kraliyet zindanına gelmiştim. İdam vaktinden önce mutlaka baş muallim ile konuşmam gerekiyordu.
Baş muallim, parmaklıkların ardında öylece oturuyordu. Cariye Nam'a gelince, ağlamaktan gözleri şişmiş durumdaydı.
Kraliyet muhafızına baş muallimi özel odaya getirmesini söyledim. Karşı karşıya oturmuştuk. Anlaşılan gelişim onu şaşırtmıştı.
"Direkt soracağım. Oğlun nerede?"
Baş muallim bana baktı, bu soru karşısında donup kalmıştı. Birkaç saniye öylece bekledikten sonra güçlükle "Öldü." diye yanıtladı.
"Ölmediğini biliyorum. Böyle bir şeye inanacak kadar saf mıyım ben?"
Baş muallim'in gözlerinden dökülen yaş, bunu ispatlıyordu. Endişeliydi.
"Lütfen ona bir şey yapmayın, Kraliçe majesteleri!"
Doğrulamam gereken bir şey vardı.
"Ana kraliçe seni sakat oğlunla tehdit etti, değil mi?"
Başıyla onaylayarak "Ana kraliçe ona çok iyi bir şekilde bakacağını söyledi. Bu yüzden olaylar çığrından çıkmadan önce öldüğünü duyurduk. Onu teslim ettik, hayatının garantisi için." diye yanıtladı.
Bir insan evladıyla nasıl tehdit edilebilirdi? Üstelik bunu yıllarca evladına hasret çeken birisi yapıyordu. Kendi evladının saltanatı için başka birisinin evlatlarının canına kıyıyordu.
Özel odadan çıktım ve parmaklıkların ardına geçtim, Cariye Nam'ın yanına. Ona baktığımda fedakarlığını görebiliyordum. Bu daha çok canımı yakıyordu. Bana eski veliaht prens ağabeyim Lee Kwan Joon'u hatırlatıyordu.
"Neden? Neden bunu yaptın?"
Kendimi ağlamamak için zor tutuyordum.
"Çünkü o benim küçük kardeşim. Zaten hayatında yeterince zorluk çekti. Bu kadarına katlanamazdı. O yaşamalıydı, biz ölsek bile!"
"Ailesi olmayan ve en sevdiklerini kaybeden birisinin yaşadığı hayat sayılır mı?(!)"
"Sayılmaz mı? Ama ben onu düşünmüştüm."
Bir şey söylemeden ayağa kalktım. Şimdi anlıyordum, baş muallim ve Cariye Nam'ın bunları yapmasının sebebi.
İyi bir insan kötülük yaptığında pişman olmuyorsa sebebi, ya aşkı ya da ailesidir.
***
İdam vakti gelmişti. Baş muallim ve Cariye Nam, boyunlarına ip geçirilmeyi bekleniyordu. Bir şekilde bu idamı durdurmalıydım. Bu idam, adil değildi.
Kral majestelerinin kulağına "Bu idamı durdurmalısınız, majesteleri." diye fısıldadım.
Kral Hyun Joon bana şaşkınlıkla bakıverdi.
"Bunu nasıl yapabilirim? Bir gerekçen var mı?"
"Ana kraliçe..."
Sözümü kesti ve "Kraliyetin namını tehlikeye atmayacak bir gerekçe." diye ekledi.
Geri çekildim. Bu sefer işler leyhime gitmiyordu. Bu idamı en azından şimdilik durdurmak için bir şeyler yapmalıydım. Ama ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Fiction Historique1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...