Bakan Kim ile konağın önünde konuşurken Kral Hyun Joon ile karşı karşıya geldik.
Bizi duyamayacak mesafede olduğu için Bakan Kim rahat bir şekilde "Sizinle anlaşma yapmak oldukça keyifliydi." diye kıkırdadı.
Önce bana, ardından kendisine yaklaşan Kral majestelerine selam verdikten sonra gitti.
Kral Hyun Joon yanıma geldiğinde Bakan Kim'in arkasından ters ters bakmaya başladı.
"Bugün gelmeyeceğinizi sanıyordum, majesteleri?"
Bana baktı ve gülümsedi.
"Gelmek istedim diyelim."-Özlediğimden dayanamadım ve geldim- demek bu kadar mı zordu?
İçeri geçtiğimizde Bakan Kim hakkında hiçbir şey sormamıştı. Bu daha çok sinirlenmeme neden olmuştu.
"Bakan Kim'in neden geldiğini sormayacak mısın?"
Beni kendine doğru çekti ve hafifçe arkamdan sarıldı."Sana güvendiğim için Bakan Kim'in buraya neden geldiği önemli değil. Eğer bana söylemen gereken bir şey varsa zaten söylersin, değil mi?"
Geri çekildim ve öylece birkaç saniyeliğine donuk kaldım."Sanırım biraz hastayım. Hemen yatıp dinleneceğim."
İstediğim şey, beni merak etmesiydi. Ama merak etmiyordu. Eğer sorsaydı diyecektim, bir şeyler yapmamız gerek diye. Ama sormadı ve bu yükle beni baş başa bıraktı."Min Young, senin sorunun ne?"
Birden ağlamaya başladım. Dayanamıyordum. Ama neden ağladığımı tam anlamıyla bende bilmiyordum.Sarılmak istedi ama geri çekildim. Bu onu sinirlendirdi ve hışımla konağımdan ayrıldı.
Birden ağlamaya başladım. Gerçekten bana neler oluyordu böyle? Bugünlerde kendimi anlayamıyordum.
***
Ertesi gün Kraliçeye olanları anlattığımda ciddiyetle elimi tuttu ve gülümsedi.
"Şimdi anladım. Sen Kral Majestelerinin seni gerçekten sevdiğine inanmıyorsun, ona gerçekten güvenmiyorsun."
O an düşündüm ve sorunun gerçekten bu olduğunu anladım. Beni sevdiğini gerçekten hissetmek istiyordum.
Kraliçe konuyu değiştirerek "Bu arada gerçekten Bakan Kim neden geldi?" Diye sordu.
"Önemli bir şey değildi."***
O gece rüyamda tuhaf ve kötü kabuslar gördüm. Bu yüzden daha sonra tekrar uyuyamadım.
Sabah olduğunda Shin Tae Soon ağabeyim ziyaretime gelmişti.
"Gece uyuyamadın gibi görünüyor?"
"Çok mu belli?" dedim.
Güldü. Uzun zamandır onu görmediğim için özlemiştim."Keyfin yerinde mi?"
Yutkundum.
"Evet tabii ki." dedim gülerek."Hala yalan söylemeyi pek beceremiyorsun. Hemen anlaşılıyor."
"Birisinin sana olan sevgisinden nasıl emin olabilirsin?""Bu soruyu soruyorsan zaten seni sevmiyordur."
Ardından bu sorunun nedenini anlayıp "Kral majesteleri ile aranızda bir sorun mu var?" diye sordu."Yok, hayır. Çok iyiyiz."
Sanırım yine yalan söylemeyi becerememiştim. İmalı bir şekilde bana baktı.Konuyu değiştirmeye çalışarak "Asıl beni bırak da, senin evlilik için görüştüğün biri yok mu?" diye sordum.
Binbaşı Shin'den duymuştum; Birkaç yıl önce Tae Soon ağabeyimin sevdiği kız, soylu biriyle evlendirilmişti. Birbirlerini sevmelerine rağmen kavuşamamışlardı. O günden sonra da, ağabeyim uzak yerlerde görev almaya başlamıştı. Yüzünü bile zor görür olmuştuk. Ben saraya girdikten sonra nedense evine geri dönmüştü.***
Ana Kraliçenin konağında çaylarımızı içerken eski kralın Baş nedimi izinle içeri girdi.
"Majesteleri. Size söylemem gereken bir şey var."
Sözlerine devam etti.
"Eski Kral majesteleri Lee Dae Joon..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Historical Fiction1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...