Not: Bu bölüm normal zamandan yazarın anlatımıyla devam etmektedir.
"Beni nasıl tanıdın? Biz hiç yüz yüze gelmedik."
Qian Yi, eski kral Lee Dae Joon'un konağındaydı.
Lee Dae Joon kahverengi bir kutu uzatarak "Açınca anlayacaksın." dedi.
Qian Yi, kutuyu açtığında kendisinin genç halinin çizilmiş olduğu bir resim gördü.
Resme dikkatle bakmaya devam ederken "Bu, benim." dedi şaşkınlıkla.
"Ağabeyim seni unutmamak için hatrındaki en güzel halini çizmiş."
"Benziyor muyum hala, bu resimdekine?"
"Biraz yaşlansan da, hala ağabeyimin hatırladığı gibisin. İlk bakışta tanıdım seni."
Qian Yi hafifçe tebessüm etti.
"Beni gerçekten sevdi, değil mi?"
Lee Dae Joon başıyla onaylarken ağabeyinin ölmeden önce ona söylediklerini hatrına getirdi.
"Ben, sevdiği kadını bile koruyamayan bir kraldım. Hayatta kalması için yapabileceğim tek şey, onu saraydan göndermek oldu. Çok acı çekerek benden nefret etmiş olmalı. Bir gün onunla tesadüfen karşılaşırsan onu hep sevdiğimi söyle. Sonunda yaşamayı hak etmeyen biri olarak ölüm vaktim geldi."
***
Kral Hyun Joon ise ilk defa bu kadar çaresiz ve savunmasız olduğunu hissediyordu. Gerçek annesini merak etse de, onunla karşı karşıya gelebileceğini hiç düşünmemişti. Oysa ki, son zamanlarda gerçek annesini bulmak için yapmadığı şey kalmamıştı.
"Kral majesteleri, iyi misiniz?"
Min Young, eliyle sevdiği adamın omzuna dokundu. Ona, onun yanında olduğunu hissettirmek istiyordu.
"O kadın, benim annem mi?"
İnanamıyor gibiydi hâla. Belki de gerçek olmamasını umuyordu. Veyahut da bir açıklama bekliyordu.
"Neden onunla yüzleşmiyorsun?"
Min Young ve Kral Hyun Joon konuşurken içeriye Ana kraliçe girdi. Ana kraliçe manevi oğlunun yanına oturdu ve eliyle Kral Hyun Joon'un yanağını okşadı.
"Belki seni karnımda taşıyamadım ama sevgini hep kalbimde taşıdım. Gerçek annen olmasam da..."
Hyun Joon, yanağını okşayan Ana kraliçenin elini avucunun içine aldı ve dolu gözleriyle ona baktı.
"Beni, sen doğurmamış olabilirsin ama sen benim gerçek annemsin."
Ana kraliçe gözünden bir damla yaş süzülürken tebessüm etti.
"O kadın da senin annen. Annenin yanına gitmelisin. Eminim yıllarca evlat özlemiyle çok acı çekmiş olmalı."
***
Qian Yi ve Ming elçisi kendilerine tahsis edilen odada tartışıyorlardı.
"Benimle bu yüzden mi evlendin? Joseon sarayına girip oğlunu görebilmek için."
Oldukça sinirli olmasının sebebi, bu zamana kadar karısını gerçekten sevmiş ve şu an ihanete uğramış hissediyordu.
"Ben gerçekten çok üzgünüm. Evet, başta öyleydi. Ama sonra... ben seni gerçekten sevmeye başladım."
Qian Yi'nin gözlerinden birkaç damla yaş süzülüverdi.
"Ben sana nasıl inanacağım?"
Qian Yi, gerçekten de kocasını seviyordu. İşlerin bu raddeye gelebileceğini hiç düşünmemişti.
Kocasının eline dokunduğunda kocası elini bir anda geri çekti. Anlaşılan Qian Yi'ye inanmıyordu. Oldukça öfkeliydi de.
"Ben sevdiğim kadının kim olduğunu bile bilmiyormuşum ki. Hangisisin sen? Seo Hyun Ae? Hwang Gye Rang? Im Hea Jung?"
Bunları söylerken kocasının da canı yanıyordu. Ama kendi canı çok fazla yandığı için gözü hiçbir şeyi görmüyordu.
Devam etti.
"Yarın sabah erkenden Ming hanedanlığına geri döneceğim. Sen burada kalıyorsun, ait olduğun yerde. Bu vakitten itibaren de artık benim karım değilsin."
Ming elçisi odadan çıktığında Qian Yi sol tarafını yumruklayarak ağlamaya başladı. Daha fazla dayanacak gücü kalmamıştı.
***
Ertesi gün hava aydınlandığında Ming elçisini göndermek üzere Kral ve Kraliçenin de bulunduğu bir uğurlama töreni yapılmıştı. Olanlar hakkında ise tek bir kelime dahi edilmemişti.
Ming elçisi tahtırevanına binecekken Qian Yi'yi tahtırevanın içinde buldu.
"Qian Yi, sen!"
"Bana ait olduğum yerde kalmamı söyledin. Benim ait olduğum yer, senin yanın."
Qian Yi, tahtırevanın içinden inip kocasının elinden tuttu ve gözlerinin içine baktı.
"Artık karın olmadığımı söylediğinde canım o kadar yandı ki, sana anlatamam. Seni seviyorum..."
Qian Yi'nin ağlamaktan şişen gözlerinde akacak gözyaşı bile kalmamıştı.
Biraz duraksadıktan sonra devam etti.
"Yeniden benimle evlenir misin? Bu sefer gerçekten sana layık bir eş olacağım. Ben hayatımı sonsuza kadar seninle birlikte ve senin Qian Yi'n olarak geçirmek istiyorum."
Qian Yi'nin teklifi karşısında Ming elçisi şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemezken Kral Hyun Joon'un sesi duyuldu.
"Bu sefer ki evlilik töreninizi Joseon sarayında yapmaya ne dersiniz?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Historyczne1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...