Tören düzgün bir şekilde ilerlemiş ve bitmişti. Benim Tae Soon ağabeye son anda "Şimdi olmayacak" demem ile Kral Hyun Joon'un akıbeti kurtulmuştu. Büyük ihtimal bir daha elime böyle bir fırsat geçmeyecekti de.
Kral Hyun Joon, o gece kendi konağında uyuyacaktı. Ama benim onu bir an önce görmem lazımdı.
İçimdeki bu his neydi böyle? Onu görmek ve ona dokunmak mı istiyordum? Peki ama neden?
Baş nedimemin tuttuğu ışık, önümü aydınlatırken bütün vücudum titreyerek gidiyordu gecenin karanlığında. Lee Min Young olduğumu biliyordu. Onu ve ailesini mahvedeceğimi biliyordu. Sanırım delirmek üzereydim.
Kralın konağına geldiğimde baş nedimine "Sakın seslenme." diye emrettim. Sessiz bir şekilde içeri girdim. Yüzünden yorgun olduğunu anladığım bir şekilde uyuyordu. Saçlarını okşamaya başladım. O kadar yorgundu ki, normalde hemen uyanırdı ama uyanmıyordu. Öylece yanına kıvrılıverdim.
Sabah olduğunda kendimi Kralın göğsünde buldum. Bana sımsıkı sarılmıştı. Hareket etmek istediğimde "Benim iznim olmadan geldin ama benim iznim olmadan gidemezsin." dedi. Benden önce uyanmıştı.
Durumdan pek fazla şikayetçi olmadan bende Kral Hyun Joon'a sarıldım. Yüzünü göremesem de fazlasıyla şaşırmış vaziyette olduğunu tahmin edebiliyordum.
"İyi misin sen?"
"Size sarılmak için illa kötü mü olmam gerekiyordu?"
"Yani... tabii ki hayır da..."
Kendimi istemeden Kral Hyun Joon'un rüzgarına bırakıyordum. O an bunun sonunu hiç düşünmedim.***
Ana Kraliçe, beni ve Kraliçe YeunJa'yı huzuruna çağırmıştı. Her zamanki gibi çok fazla gecikmeden konuya girdi.
"Kralımızın, biricik oğlumun doğum günü yaklaştı. Biliyorsunuz, değil mi?"
Doğruydu. Hyun Joon'un doğum gününü her zaman sonbaharda kutlardık küçükken. Hiç aklıma gelmemişti.
"Belki Cariye Shin bilmiyor olabilir. Malum sarayda yeni henüz." Kraliçe Yeun Ja aklı sıra bana laf sokmuştu.
Derin bir nefes aldım.
"Üç gün sonra olduğunu gayet iyi biliyorum. Sonuçta yüreğimde taşıdığım majestelerinin doğum günü."
Ana Kraliçenin öyle hoşuna gitti ki, kahkaha attı. Kraliçe YeunJa ise burnundan soluyordu.***
Eski kral amcam Lee Dae Joon'un konağına ziyarete geldim. İçeri girdiğimde beni gördüğünde gözleri büyüdü. Benden korkmuyor ama utanıyor gibiydi.
"Kısa zaman oldu, değil mi? Hani sana bahsettiğim Ming elçilerinin gününde sarayı birbirine katacaktım ya... Yapmadım."
Gözlerini uzun süre kapattı. Bana bildiğini ya da tahmin ettiğini söylemeye çalışıyordu."Amca... Neden ailemi öldürdün? Bir taht uğruna kendi kanını akıtmaya değer miydi?" İstemsizce gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı.
O da bana bir şeyler söylemeye çalışıyor ama söyleyemiyordu. Ben devam ettim."Ben, yeğenin Lee Min Young... Oğlun, Lee Hyun Joon'a aşık oldu. Biliyor musun?" Birden ağlamaya başladım. Artık kendime engel olamıyordum.
İntikam yemini ederek alevle girdiğim bu sarayda, gardımı indirmiş ve çaresizdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Fiksi Sejarah1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...