Manevi babam Binbaşı Shin'i ikna etmek fazlasıyla zor olsa da, daha fazla direnemedi ve kabul etti. Tahtta oturan kuzenim Kral Lee Hyun Joon ile aralarında samimi bir ilişki olduğunu biliyordum. Evet, olanlar şu anki Kralın suçu değildi. Hepsi babasının suçuydu. Lakin dört yıl önce geçirdiği felçten ötürü odasından bile çıkamıyordu. Tanrı, ona cezasını belki de bu şekilde vermişti kim bilir. Ama ben Tanrının verdiği cezayla yetinmeyecektim. İntikamını, olanların acısını, onun kirli kanından olan oğlu Lee Hyun Joon'dan alacaktım.
Saraya henüz yeni cariye almadıklarından dolayı, ricamdan ötürü Binbaşı Shin, Krala bu konuyu özel olarak açmıştı. Kral ise, onun kızını cariyesi olarak görmesinden hoşnut olacağını söylemiş. Aman ne hoş! İğrenç!
Saraya ilk defa gireceğim gün, sabahın erken saatlerinde kalkıp hazırlanmaya başlamıştım bile. Zarif gösteren bir hanbok giymiştim. Binbaşı Shin'in yanına gittiğimde gözlerinde kaygı vardı, benim için endişeliydi.
"Akşama geri döneceğim. Biliyorsun, yapma böyle."
Hafifçe başımı okşarken konuşmaya başladı.
"Sarayın entrika ve kötü insanlardan oluştuğunu unutma. Kendini iyi kolla! Madem hayatın pahasına da olsa intikamını alacaksın, intikamını almadan sakın ölme!"
Gözlerinden birkaç damla gözyaşı süzüldüğünü görmüştüm. Tebessüm edip hafifçe göğsüne yaslandım.
"Seni seviyorum, baba."
***
Saraya geldiğimizde Binbaşı Shin, beni baş cariye Yoon Eun Hye'ye teslim edip gitmişti. Baş cariye Yoon, oldukça sert ve otoriter bir kadındı. Özellikle torpille geldiğimden dolayı olacak ki, bana oldukça kaba davranıyordu.
Sabahtan beri yapmadığım iş kalmamıştı. Mutfak, çamaşırhane, terzihane... her birine koşuşturmuştum. En sonunda yemek için ara verdiğimizde derin bir nefes almıştım.
Bütün bunlar arasında koşuştururken az kalsın amacımı unutuyordum. Kralı bir türlü görememiştim. Ben yemeğimi yerken iki cariye yanıma gelip benimle konuşmaya başlamışlardı.
"Ben, kraliyet sekreterinin büyük kızı Im Seo Jung."
"Bende kraliyet mektebi baş öğretmenin ortanca kızı, Nam Hye Mi."
Gülümsedim.
"Binbaşı Shin'in tek kızı, Shin Yoora."
İkisi de oldukça içten bir şekilde benimle sohbet etmeye devam etmişlerdi. Dediklerine göre en son cariye alımı bir ay önce yapılmış ve yarın bölümlere ayrılacaktık. Hye Mi terzihanede, Seo Jung ise mutfakta olmak istediğini söylemişti. Benim ise hiçbir fikrim yoktu.
***
Eve geldiğimde, yorgunluğumdan dolayı hemen uyuya kalmıştım. Sabah uyandığımda Binbaşı Shin'i, arkası dönük bir adamla sohbet ederken görmüştüm.
"Baba."
Binbaşı Shin, oldukça keyifli bir şekilde bana döndüğünde karşısındaki sohbet ettiği adam da yavaşça dönmüştü. Bu... manevi kardeşim Shin Tae Soon ağabeydi!
Hemen gidip sarılmıştım bile. O da içten bir şekilde bana sarılırken "İncecik bir şeysin ama sarılırken kemiklerimi kıracaksın sanki!" diye şakalaştı.
***
Ağabeyim, beni sarayın giriş kapısına kadar getirmişti. Bana dikkatli olmamı ısrarla söylerken endişeli olduğunu anlayabiliyordum. Ben sarayın dış kapısından içeri girene kadar, öylece beni izlemişti.
Saray cariyelerinin nerede çalışacağını belirlemek amacıyla hepimizi toplamışlardı. Baş cariye, sırayla kimi hangi bölüme atadığını söylüyordu. Hye Mi'ye dilediği gibi terzihane denk gelmişti, mutluluktan ağzı bir karış açılmıştı. Seo Jung'a ise ne yazık ki, çamaşırhane denk gelmişti. Şimdi sıra bendeydi.
"Shin Yoora, mutfak."
Derin bir nefes aldım, o kadar kötü değildi. Herkesin bölümleri belli olduğunda baş cariye, hangi bölümde olursak olalım yalnızca işimizi severek yapmamızı söyleyen klasik konuşmalardan birini yapmıştı.
***
Mutfağa girdiğimde, eski cariyeler ve birkaç nedime öğle yemeği telaşesinde koşuşturuyorlardı. Yanımda benim gibi yeni atanan cariyelerden birisiyle gelmiştim.
"Af edersiniz, biz yeniyiz de acaba ne yapabiliriz?"
"Bulaşıkları yıkayın!"
Bulaşıkları yıkarken, benim gibi mutfağa yeni atanan Min Yi Jung ile sohbet ediyorduk. Kendisi, kraliyet baş hekiminin ortanca kızıymış.
"Siz, ikiniz!"
Elimizdeki bulaşıkları bırakıp bize seslenen aşçı cariyeyi selamladık. Konuşmasına devam etti;
"Yeni olduğunuz için, bugün krala siz hizmet edeceksiniz." Belki de, beklediğim fırsat buydu. Bunu en iyi şekilde değerlendirmelisin, Shin Yoora.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joseon: İntikam
Historical Fiction1600'lü yıllarda Joseon Kralı Lee Dong Joon hastalığı nedeniyle vefat eder. Oğlu, veliaht prens henüz 13 yaşındadır. Ölen kralın kardeşi, Büyük Prens Lee Dae Joon, onun tecrübesizliğinden yararlanarak tahta geçer. Buna rağmen veliaht prens ve yandaş...