Al işte daha ilk dakikalardan pencere kenarının golünü yemiştim.
Başımı hızla çevirdim ama nafile yakalanmıştım bir kere. İnşallah tanımamıştır, mesafe uzak zaten nerden bilecek ki benim olduğumu değil mi? Kendi kendimi teselli etme konusunda biraz daha prova yapmalıydım çünkü hiç işe yaramıyordu. 'Gördü işte gördü, rezil oldun' diyordu iç sesim. Başımı öne eğmiş iç sesimle dertleşirken bir anda önümde kocaman eliyle Selim hoca parmak şıklattı."Dünyadan Mukaddes'e... Nerelere daldın bakalım, derse dön."
"Şey... Evet hocam kusura bakmayın dalmışım gerçekten."
"Ee sen ne diyorsun geziye?"
"Ne gezisi hocam nereye?"
"Sen baya dalmışsın gerçekten, dakikalardır Çanakkaleye gezi yapmayı konuşuyoruz ya."
Hocanın dediği gibi bana kısa gelmesine rağmen uzun süre dalmışım ki hiçbir şey duymadım.
"Kusura bakmayın hocam."
Selim hoca sorun değil anlamında başını sallayıp devam etti.
"Tarihi yerinde görmeye hissetmeye gideceğiz. Savaşın yıl dönümünde orada olacağız. Ben demin arkadaşlarına da sordum daha önce gitmemişsiniz. Ee bir tarihçi olarak bu görev bana düştü."
Kulağa hoş geliyordu. Çanakkale savaşının yıl dönümünde orada olmak o duyguyu hissetmek onlar için dua etmek çok güzel olurdu. Yıl dönümü demişken ayın on sekizine kaç gün vardı ki? Merve'ye döndüm, ayın kaçındayız onu bile unutmuştum.
"Merve bugün ayın kaçı?"
"Mart'ın 7'si. Neden sordun? Mukaddes sen iyi misin ya? Dakikalardır sessizsin."
"İyiyim iyi. Ayın kaçı olduğunu hatırlayamadım da bir an."
İyiyim demiştim ama Merve'ye değil kendime söylediğim bir yalandı. Murat'ın burda olması bana iyi gelmemişti. Aklımı karıştırmıştı, dalgınlaştırmıştı. Niye gelmişti buraya? Onca okul varken niye bizim lise? Kasti miydi, tesadüf mü?
Cevaplarını bilmediğim soruları sorup canımı sıkmaya gerek yoktu, en iyisi düşünmemekti, boş vermek, konunun benimle alakası yokmuş gibi davranıp ki zaten belki de yoktur, olması gerektiği gibi devam etmekti.Dalgınlıklarla geçen iki tarih dersi sonrası hiç teneffüslere de çıkmayıp yerimden dahi kalkmayarak sakince bir sonraki ders olan İngilizce dersini bekliyordum ta ki Merve hızla yanıma oturup dürtükleyene kadar.
"Şişştt! Hala canın şu polise mi sıkkın?"
"Sıkılmıştı ama artık düşünmemeye karar verdim."
"Acaba senin için mi geldi?"
"Hee Merve... İşi gücü yoktu sırf benim için buraya güvenlik polisi oldu, sence mantıklı mı?"
"Sen bana değil ben sana sorayım, işini gücü bırakıp buraya güvenlik polisi olması sence mantıklı mı?"
Tam bu sırada Merve bana cevabını bilmediğim soruyu sormuşken, nöbetçi öğrenci pat diye içeriye girip duyuru yapmaya başladı.
"Kızlar! İngilizce dersiniz boş.
Yakup hoca ameliyat olmuş hastahanedeymiş. Müdür kitap falan okusunlar ses çıkarmasınlar ayrıca sınıftan da dışarıya çıkmasınlar dedi."Bütün sınıfla beraber bu habere bende çok üzüldüm.
Yakup hoca çok sevdiğimiz bir hocamızdı üç senedir bizim okuldaydı ve bize birçok konuda destek olurdu. Dalgınlığı atıp normale dönme zamanıydı.
Nöbetçi öğrenci çıkar çıkmaz sınıfa döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalem ile Kelepçe
Spiritualİslam, aşk, mizah ve aksiyon dolu bir kitap... "Hayır! Lütfen kelepçe takmayın! Ben kaçmam zaten, lütfen takmayın." "Sana uzat elini dedim!" diye sert şekilde tekrar etti memur. Onun tekrarına karşı bende tekrar rica edip takmamasını istedim ama d...