Karşımızda yirmili yaşlarda, kahverengi saçlarını kulaklarının hizasında küt kesmiş, siyah kavisli kaşlarının altında siyah gözleri parlayan bir kız vardı. Karşısında tanımadığı insanlar görünce nezaketen hafifçe gülümsedi. Gülünce iyice sivrilen burnu ve burnunun kenarında aşağıya doğru uzun iki çizgi oluştu. Çizgilerin yanı sıra burnunun hemen yanında mercimek büyüklüğünde siyah bir beni vardı. Zayıf bedeninde süzülen pembe spor atleti ve sarı mini şortuyla, spor bir tarz giyinmesine rağmen yüzüne düğüne gidecek kadar ağır bir makyaj yapmıştı.
Biz karşımızda bir kız, hele ki böyle bir kız görmeyi beklemediğimiz için şaşkınlıktan konuşamamış öylece duruyorduk. Bizi tepeden tırnağa süzdü, ardından konuşmayacağımızı anlayınca konuşmayı o başlattı.
"Buyrun?" dedi resmî ve mesafeli.Merve yüzündeki şaşkın ifadeyi toparlamaya çalışıp zoraki ama pek başaramadığı bir gülümsemeyle cevapladı.
"Aa şey... Selamun aleyküm. Mantı... Mantı yapmıştıkta, Melih beye de getirdim, yani getirdik. Karşı dairede oturuyoruz da yani şey, ben oturuyorum. Iııı... Buyrun, afiyet olsun." deyip kızın eline tabağı tutuşturduğu gibi onun cevap vermesini beklemeden benim kolumdan tutup çekerek eve sürükledi ve süratle kapıyı kapattı.
Kapının arkasına sırtını dayayıp öylece kaldı. Saniyeler içinde kapıya yaslı şekilde yavaşça yere çöktü, oturdu. Ben de yanına gidip kapıya yaslanarak oturdum. Sessizdik. Başımı yavaşça ona çevirdim, gözlerini öylece karşıya dikmişti. Birden sessizliği bozup kafasının arkasını kapıya her kelimede bir kez olacak şekilde vurmaya başladı.
"Aptalım ben aptal, salağım yaa süzme salak hemde!"
Elimi açıp kapıyla kafasının arasına bıraktım.
"Merve yapma! Sen aptal falan değilsin.
Gördüğünü bilip bilmeden yorumluyorsun şu an.""Bunu yorumlamak zor değil, hele yanlış yorumlama ihtimali çok düşük. Görmedin mi açık saçık süslü bir kız var evde, belli ki sevgilisi. Tabii bekar adam, yakışıklı da, mesleği de var, ne olacaktı ki zaten? Ben de salak gibi kapıda iki papatya gördüm diye..." cümlesini tamamlayamadan sıkıca kapattı gözlerini, kendine kızıyordu.
Vücudumu tamamen ona doğru çevirdim.
"Yaa sevgilisi olduğu anlında mı yazıyordu da ben görmedim acaba? Nasıl öyle hemen karar verdin? Bir dursaydın konuşsaydık öğrenirdik hemen kolumdan tutup çektin, resmen kaçar gibi eve girdik. İzin verseydin tanışsaydık şu an bu halde değildin belki."Gözlerini kapatıp hızlıca saydırdı.
"Ya bırak Mukaddes ya sen de biliyorsun ki yüzde doksan o kız onun sevgilisi!""Bence hemen karar verme."
Sinirle açtı gözlerini, kaşları çatıktı.
"Salak Melih! Burası aile apartmanı ne sanıyor bu kendini!? Oturup mum ışığında benim yaptığım mantıyı yerler artık sevgilisi ile!"Bir anda kendimi Merve'yi teselli ederken bulduğumun farkına varınca ona karşı hislerinin bu hızla gelişmesi ve yoğun olması şaşırtmıştı beni.
"Merve... Sen onu kıskanıyorsun farkında mısın?"
Durdu, çatılan kaşları gevşedi, sanki kendisi de verdiği tepkinin fazlalığını o an fark etmişti, umursamaz bir tavırla gülmeye başladı.
"Ben mi? Saçmalama!"Ben de gülmüştüm ama inanmayarak.
"Merve sen kimi kandırıyorsun? Kusura bakma da bal gibi kıskandın."Kaşları tekrar çatıldı.
"Ne kıskanacağım o salağı!""Az önce yakışıklı diyordun?"
"Yakışıklı salak zaten!"
Gülmüştüm. Bu uzun süren bir konuşma olacaktı belli ki ama yeri yanlıştı.
"Kalk hadi kalk! Öğreniriz kim olduğunu, tam olarak kim olduğunu ögrendigin zaman devam edersin yasına."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalem ile Kelepçe
Spiritualİslam, aşk, mizah ve aksiyon dolu bir kitap... "Hayır! Lütfen kelepçe takmayın! Ben kaçmam zaten, lütfen takmayın." "Sana uzat elini dedim!" diye sert şekilde tekrar etti memur. Onun tekrarına karşı bende tekrar rica edip takmamasını istedim ama d...