6. [Pencere Kenarı]

13.4K 1.7K 241
                                    

Bazı anlar vardır, sadece o anı yaşayan için zaman durur, durduğunu zanneder.
İşte o anı yaşıyordum.

Bir kaç gündür yaşadıklarım çok hızlı gelişiyordu belki de ondan durdurmak istiyordum.
Mesela şu an müdürün duyurusunun ardından herkes sınıflara gitmek üzere hızlıya içeriye giriyordu.
Ama ben hareket etmiyordum.
Merve hareket etmem için omzuma dokundu, yardım gerektiğini anlayınca koluma girip sınıfa kadar yardımcı oldu.

Duvar dibindeki önden dördüncü sıra olan masamıza oturduk.
Sınıftaki herkes fısır fısır yeni güvenliği konuşuyordu. Anlaşılan Merve dışında polis beyimizin fiziksel özelliğini konuşmaya meraklı başları da vardı. Derken Selim hoca içeriye girdi.

"Oturun hanımlar. Derse başlamadan önce hepinize geçmiş olsun demek istiyorum. Bugün pek güzel başlamadı. Hepinizin canı çok sıkıldı.
O yüzden size sevineceğiniz ya da şöyle söyleyeyim sevineceğinizi umduğum bir haber vermek istiyorum."

Herkes meraklı gözlerle bekliyordu. Gerçekten sevineceğimiz bir haber güzel olurdu. Selim hoca bizi çok meraklandırmayıp hemen açıkladı.

"Hanımlar dün müdür bey tüm öğretmenlerle toplantı yaptı.
Genel konular sonrasında rehber derslere sıra geldi.
Sizin sınıf öğretmeniniz bazı nedenlerden dolayı sınıf etkinliklerine kafa yormakta zorlandığını söyledi.
Ben yeni geldiğim için bir rehber olduğum sınıf yok. O yüzden kendisine sizin sınıfın rehberliğini üstlenmek için teklifte bulundum.
Kabul etti, müdür bey de onayladı. Yani uzun lafın kısası artık sizin sınıf öğretmeniniz benim."

Daha Selim hocayı tanımıyorken ona alışma sürecindeyken böyle bir şey beklemediğimiz için sınıfça sessizdik. Ufak tefek sevinme tepkileri gelmişti ama sınıfın geneli yorumsuzdu. Yorumsuz olanlardan biri de bendim. Üzülmemiştim ama sevindiğim de söylenemezdi.
Bir seçme hakkım olsa Büşra hocayı seçerdim ama yapacak bir şey yoktu, hoca hocadır, önemli olan eğitimdir mantığıyla kabullenmek gerekirdi.
Sessizce içimde kabullenişi konuşurken Selim hoca bana seslendi.

"Mukaddes sevindin mi?"

Önce duraksadım, sınıf sözcüsüydüm de haberim mi yoktu.

"Şey... Hayırlısı olsun hocam yani aslında benim için pek fark etmez böyle şeyler."

Cevabım Selim hocanın hoşuna gitmedi, sanırım mutlulukla 'ay hocam çok sevindim' dememi bekliyor olacak ki yüz ifadesi tuhaf oldu. Bir iki saniye zoraki bir gülümsemenin ardından önce boğazını temizledi sonra ne söyleyeceğini unutmuş gibi duraksayıp ardından tekrar toparlayarak devam etti.

"Anladım... Peki. Bundan sonra fark eder belki... Neyse, hadi bakalım o zaman değişikliğe sınıfla başlayalım ve yeni bir oturma düzeni getirelim."

Herkes bu değişiklik fikrini beğenmemişti ve bir anda bağrışmalar başladı.

"Hayır hocam ya! Biz yerimizden memnunuz değiştirmeyin." cümleleri havada uçuşuyordu.

Ama Selim hoca dinlemedi ve yerleri değiştirmeye ne yazık ki ilk benden başladı.

"Sessizlik. Evet Mukaddes senden başlayalım, sen böyle gel pencere kenarı öğretmen masasının hemen karşısına en ön sıraya otur."

Merve'yle birbirimize baktık. Şimdiye kadar hiç bir hoca bizi ayırmamıştı, ve her zaman bizim tercihimiz duvar tarafıydı.

"Hayır hocam ben oraya oturmak istemiyorum."

"Neden?"

"Pencere tarafını sevmiyorum, burda kalmak istiyorum."

"Ama sen ordan uzak kalıyorsun Mukaddes."

Sınıfta ki herkes benimle beraber, bu cümlenin nereye uzak kaldığım kısmını anlamamıştı. Kendimi ve herkesi aydınlatmak için sordum.

"Anlamadım hocam nereye?"

"Yani... Demek istediğim şey, iyi görürsün tahtayı falan... Hem ben şuan itibariyle sınıf rehber öğretmeninizim ben ne dersem o olur. Gel hadi dediğim yere otur."

"İyi peki hocam ama madem oraya geçiyorum o zaman Merve de benim yanıma gelsin olur mu?"

"Tamam gelsin."

"Bir şey daha isteyebilir miyim?"

"Nedir?"

"Masamı da oraya taşıyacağım. Ben dört senedir aynı masayı kullanıyorum nereye ve hangi sınıfa gitsek oraya taşıdım. Şimdi de taşımak istiyorum."

"Peki onada tamam sen nasıl istersen Mukaddes." deyip gülümsedi.

Ama gerçekten dört senedir aynı masayı kullanıyordum.
Başkalarına saçma gelebilir ama ben masamı seviyordum. Mesela sınavlar da hocalar yerimi değiştirince rahat edemezdim, konsantrasyonum bozulurdu.
Selim hoca da izin verince kalkıp sıramı taşıdım. Zaten tekli sıra olduğu için taşıması da kolaydı.

Masamı da taşıdıktan sonra Merve'yle pencere kenarı en ön öğretmen masasının karşısına oturduk. Daha ilk dakikadan keyfim kaçmıştı, diken üstünde gibiydim.
Duvar tarafında oturanlar bilirler ki, oranın hafif gölgeli ve serin oluşu, ayrıca kapıyı her açanın bizi görmemesi ve en önemlisi hocaların gözünün sürekli üstümüzde olmaması rahatlığı vardır.

Aslında tüm bunların dışında bugün pencere kenarında oturmak istemememin başka bir sebebi daha vardı. Pencere kenarı en ön sıra okul giriş kapısını net görüyordu. Bu demek oluyor ki artık yeni güvenlik polisi Murat'ı da net görecekti...

Selim hoca benden sonra diğer öğrencilerin de yerlerini değiştirirken ben pencereden dışarıya daldım.

Demin de dediğim gibi her şey hızlı ilerliyordu. Okulun kapısının girişindeki güvenlik kabinini Murat için düzenlemeye başlamışlardı bile. Kabin de daha önceden de var olan okulun her yerini görebileceği kamera sisteminin bağlı olduğu bir bilgisayar, oturabileceği bir sandalye, küçük bir masa, müdürün odasına bağlı telefon vardı.
Kabinin alt tarafı, masasının hizasına kadar olan yer hariç, kalan üst kısmı komple camdandı.
Müdür ve Murat güvenlik kabininin önünde konuşuyorlardı.
Bir ara Murat bakışlarını kaldırıp pencereye doğru baktı.
Görmesin diye panikle hemen başımı çevirdim ama acaba buraya mı bakıyordu, beni gördü mü ki, diye şüpheye düşüp tekrar başımı çevirince mesafelere rağmen yüz yüze geldik.

__________________

SÜNNETİ SENİYYE
Kahkaha ile gülmemek.

HADİSİ ŞERİF
Dul ve fakirlere yardım eden kimse Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri nafile oruç tutup geceleri ibadetle geçiren kimse gibidir.

DİNİ BİLGİ
Peygamber Efendimize nazil olan son ayetler?

- Maide Süresi 1-5

Kalem ile KelepçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin