"Elbisemi daha yeni almıştım yaa..." elbisemde ki unları elimle temizlemeye çalışırken ağlamaklı söylemiştim.
Kamyon üstü açık olduğu için hızla gittiğinden beraberinde bir rüzgar oluşturuyordu. Benim şalım, Murat'ında saçları rüzgarla dans eder gibi uçuşuyordu.
Murat uçuşan saçlarını eliyle arkaya doğru düzenlerken cevapladı.
"Ben ne diyorum sen ne diyorsun Mukaddes...""Sen bir şey deme! Zaten binmek zorunda bıraktın beni bu kamyona halimize bak!" dedim üzerimdeki unları bu kez hızlı ve sinirle temizlerken.
"Yarım saattir yol kenarında otostop çekiyoruz normal hiçbir araba durmadı bir tek bu kamyon durdu ne yapsaydık yani?" dediğinde sadece yakasındaki unları havasından taviz vermeyerek silkeliyordu.
Temizlemekten vazgeçip kollarımı sinirle bağladım.
"Normal bir araba durana kadar bekleyebilirdik mesela..."" 'Ayaklarım ağırdı daha ne kadar bekleyeceğiz' diyen sen mi söylüyorsun bunu?" dedi Murat üstelik benim söylediğim cümleyi benim konuşmamla taklit ederek.
"Her şeye de bir cevabın var..."
"Sanki senin yok..."
"Neyse ya sen biraz uzağa otursana kamyon sallandıkça çaktırmadan bana yaklaşıyorsun anlamadım sanma!" dedim uzağı işaret eden işaret parmağımı ona sallarken.
"Günahımı alıyorsun şu an hiç öyle fırsatçı biri değilim."
"Tabii canım hiç değilsin..." dedim dalga geçerek, ardından hızla devam ettim.
"Hadi uzaklaş hadi! Bana tarafta bakma diğer tarafa dön!""Sen baya bildiğin lafı kaynattın!
Ben sana kaçırılmayı anlat dedim sen uzaklaş bana bakma diyorsun konuşmayı nasıl buraya getirmeyi başardın acaba?""Ben her konuşmamda bana bakma uzaklaş diyorum, bu ilk değil artık alışmış olman lazım. Ayrıca ben niye anlatıyorum ki? Önce senin anlatman lazım nasıl oldu, nasıl kaçırıldın?"
"Tamam ya tamam, önce ben anlatayım inatçı..."
"Evet, dinliyorum..."
"Sabah takım elbisemi giyinip okula gittim. Bugünlük yerime baksın diye emniyetten bir arkadaşıma rica etmiştim. Gelip gelmeyeceğini tekrar kontrol etmek için tekrar aradım. Onun telefonunu kapattım, ardından beni Duru aradı, onunla konuşurken 'sesin gelmiyor' dedi 'neredesin sen çeken bir yere git' falan dedi ben yer değiştikçe hala 'gelmiyor sesin kapının dışına falan çık bence' deyince bahçe kapısına doğru ilerledim hatta kapının dışına çıktım, çıkınca kenarda bir grup gencin kavga ettiğini gördüm, zaten Duru beni duymuyordu o yüzden Duru'ya ben seni sonra ararım deyip telefonumu cebime attığım gibi gençleri ayırmak için koştum, aralarına dalınca henüz bir dakika bile geçmemişti ki biri arkamdan bel boşluğuma bir iğne sapladı. Neye uğradığımı şaşırdım, iğne ne iğnesiydi bilmiyorum ama anında sersemletti beni.
Tam arkamı dönecektim ki önümdeki şapkalı genç sıkıca bileğimden tuttu, refleksle bileğimi çektiğim an senin bana hediye ettiğin bilekliğim kırılıp yere düştü, onu almaya eğilince, şapkasını yüzüne doğru çok çeken ve yüzünü hiç göremediğim o kişi tam önümüzdeki arka kapısı açık bir arabanın içine doğru itti beni.
İğnenin etkisinden dolayı engel olmaya çalışsamda başaramadım. Ortam kalabalık ve kargaşa halinde olduğu için sanırım çevreden beni fark eden olmadı.
En son kendimi arabanın arka koltuğunda hareketsiz halde hatırlıyorum, çıkmaya çalıştım ama gözlerim karardı ve gerisi boşluk. Uyandığımda ellerim, ayaklarım bağlı gözlerim ve ağzım kapalıydı kimseyi görmedim.
Ben kurtulmaya çalışınca biri kafama sert birşeyle vurdu belirli aralıklarla uyandım ve her uyanışımda tekrar vurdu. Son uyanışımda da sen yanımdaydın, işte hepsi bu..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalem ile Kelepçe
Spiritualİslam, aşk, mizah ve aksiyon dolu bir kitap... "Hayır! Lütfen kelepçe takmayın! Ben kaçmam zaten, lütfen takmayın." "Sana uzat elini dedim!" diye sert şekilde tekrar etti memur. Onun tekrarına karşı bende tekrar rica edip takmamasını istedim ama d...