Paramparça olan pencereden her yere cam kırıkları saçıldı. Etrafa saçılan parçacıklar odanın her yanına dağılırken küçük ses dalgaları halinde devam etti. Pencereyi kırıp içeriye dalan cengaverin elinde kalın bir sopa, yüzünde kızgın bir ifade, üstünde polis üniforması...
Beni görünce yüzündeki kızgın ifadesi yerini ışıldayan gülümsemeye bıraktı. Ama çok kısa bir an sürdü bu gülüş, hemen kızgınlığı tekrar yüzünü kaplarken sinirden gerilen burun delikleri açılmıştı. Camı kırdığı sopayı kenara fırlatıp pencere ile bizim olduğumuz yerin arasındaki beş altı adımlık mesafeye rağmen resmen uçarak ulaşıp Salyangoz Sadri'nin ensesinden tuttuğu gibi kendine doğru çevirdi, aynı anda yüzüne kuvvetli bir yumruk indirdi.
Otuz saniyeden daha kısa bir süren bu olanlar karşısında Sadri ne kendini koruyabildi, ne durumu anlayabildi, ne de ağzını açıp tek kelime edebildi.
Yumruğun etkisi ile karşı duvara çarpan Sadri'yi, Murat nefes almasına izin bile vermeden bu sefer yakasından tutup sırtını yere devirdi. Kendiside üstüne çöküp boğazını tuttu."Sen kimsin lan!? Sen kimsin Mukaddes'e dokunuyorsun!? Gebertirim lan seni! Ben o dokunan ellerini kırmaz mıyım şimdi ha, kırmaz mıyım? " diyen Murat adamı boğmaya ve her kelimenin sonunda sağlı sollu yumruk atmaya ara verip Sadri'nin ellerini bükerek çevirmeye başladı. Boğazının boşalmasını fırsat bilen Sadri zorlanarak ve kesik kesik cevap vermeye çalıştı.
"Asıl sen kimsin!?"
"Ecelin!" dedi Murat aynı anda Sadri'nin yüzüne indirdiği yumruk eşliğinde. Ve devam etti sözlerine
"Adam mısın lan sen? Kız kaçırmak nedir, alıkoymak nedir!? Öldüreyim mi lan seni!?"Şokun etkisi ile hareketsiz ve kocaman gözlerle köşeye sıkışmış halde ellerim ağzıma kapalı onları öylece izlerken, şiddetlenen yumruklarının sıklığı beni şoktan çıkmama zorluyordu, eğer müdahale etmezsem gözümün önünde adamı öldürmesi an meselesiydi.
"Murat yeter!" diye bağırdım. "Çabuk kalk adamın üstünden gerçekten öldüreceksin!"
"İyi ya işte dünyadan bir pislik eksilir!?" dediğinde umrunda olmadan adama sert bir yumruk daha indirdi.
"Murat dur! Sana yeter dedim! Hemen kalk ordan yapma!"
"Öldüreceğim bu şerefsizi! " diye bana cevap verdiğinde sağlı sollu inen yumruklarından Sadri sersemlemiş karşılık bile veremiyordu.
Daha sert daha keskin ve daha sinirli bağırdım.
"Murat dedim! Beni duymuyor musun? Kalk hadi! Kendine gel! Sen polissin polis!"Murat önceki sözlerimden hiç ama hiç etkilenmemişti ama son söylediğim sözü duyunca anında durdu ve öylece kaldı. Polis olduğunu unutmuş gibiydi.
Görevinin yakalamak olduğunu ve yaptığının meslek etiğine aykırı olduğunu sanki o an ben söyleyince fark edebilmişti.
Yavaşça üstünden kalktı ve geri geri adım atarak duvara yaslandı. Dağılmış siyah düz saçları kaşlarına dökülmüştü, sinirden kızaran yüzündeki çatık kaşları altındaki yeşil gözleri alev fışkırarak Sadri'ye bakıyordu. Beş altı saniye öylece kalıp sonrasında bana döndü.Hızlı hızlı aldığı nefesi ile
"Sen iyi misin? Sana bir şey yaptı mı?" dedi, aynı zamanda naif ve yavaş bir ses tonuyla hatta sesinde korku bile vardı."İyiyim." dedim titreyen sesimi kontrol etmeye çalışıp "Bana bir şey yapmadı." diye devam ettim gözlerim kapalı, kafamı sağa sola sallayarak. Ağlamamak için kendimi zor tutarken bir yandanda bileğimi ovalıyordum.
"Geçti, korkma. Ben burdayım. Artık sana istesede bir şey yapamaz." dedi güven veren sesiyle.
Yediği yumruklardan kaşı ve dudağı patlayan Sadri, sersem bir halde hala yerde yatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalem ile Kelepçe
Spiritualİslam, aşk, mizah ve aksiyon dolu bir kitap... "Hayır! Lütfen kelepçe takmayın! Ben kaçmam zaten, lütfen takmayın." "Sana uzat elini dedim!" diye sert şekilde tekrar etti memur. Onun tekrarına karşı bende tekrar rica edip takmamasını istedim ama d...