45. [Benimle Evlenir Misin?]

9.3K 1K 272
                                    

Evden çıkarken kapının hemen yanındaki anahtarlığı aldığım gibi zaman kaybı olmasın diye direkt ayağımdaki pembe tüylü ev terlikleriyle arkalarından ilerledim. Melih'in evinin kapısı hala açıktı, Melih ekibin arkasından ilerleyip merdivenlerden inerken dönüp evine bakmamıştı bile. Ben de arkalarından gitmeden önce hızla hem Mervelerin hem Melih'in kapısını çekip koşarak indim.

Merve'yi hızla ve dikkatle aşağıya taşıdıktan sonra erkek sağlık ekipleri ve Melih ambulansın arka tarafına binince ben de kadın olan sağlıkçı ile beraber ön tarafa bindim. En yakın hastahaneye varınca hızla ambulanstan indik. Ben arkaya doğru koşup indirilen sedyenin ardından koşarken Melih'te sedyenin bir ucundan tutmuş halde koşturuyordu. Zemin kattaki acil müdahale odasının önüne gelince Melih'i ve beni durdurup giremeyeceğimizi söyleyip içeriye almadılar.

İçeriye girdigim andan itibaren hissettiğim hastahane kokusunu oldum olası sevmezdim. Benim için acıyı, hüznü, endişeyi, korkuyu ve telaşı simgeliyordu bu koku. Tıpkı şu an Merve'yi müdahale odasına aldıklarında hissettiğim gibi.

Melih doktordu ama burası onun çalıştığı yer olmadığı için müdahale edemiyordu. İkimizde öylece kapının önünde dikili kaldık. Başımı acıyla önüme eğdim, gözlerim Melih'in ayaklarına ilişti, şaşkınlıkla kalakaldım, ayakları çıplaktı. Olayın telaşından sanırım ayaklarının çıplak olduğunu henüz hissetmemişti bile.

"Melih bey..."

"Efendim?"

"Ayaklarınız..." dediğim an sanki yeni fark etmiş gibi ayaklarına baktı.

"Ha... Evet... Fark etmemişim." dedi gözlüklerini düzenleyip, beceremesede tedirgin yüzünü bir anlık gülümsetmeye çalışarak.

Hemen sağa sola bakındım ve bekleme sandalyelerini görüp işaret ettim.

"Şöyle oturalım bari ayakta kalmayın, bir çözüm düşünelim."

Söylediğime olumlu anlamda kafa sallayıp benimle sandalyeye ilerledi. Dört tane yanyana yapışık sandalyelerin ortadaki iki tanesi boş kalacak şekilde bir ucuna o, bir ucuna ben oturdum.

"Şey... İsterseniz kız kardeşinizi arayın size evden ayakkabı getirsin."

"Maalesef telefonum yanımda değil."

"Hadi ya... Ben de telefonumu almadım, anahtarı alıp kapıyı çektim sadece."

"Ben anahtarımı bile alamadım." dedi işaret parmağıyla kaşını kaşıyıp gülerek.

"Ben kapınızı kapattım ama."
Ben de mahcup bir biçimde gülümsedim, birbirimizin yüzüne bakmıyorduk ama onun yüz ifadesini göremesemde Merve'nin sağlığı için böyle bir durumda kaldığından mutsuz ya da itiraz eden bir durumda değildi.

"Öyle mi... Sağ olun."

"Asıl siz sağ olun... Siz burda bekleyin ben geliyorum " dedim ve yanından kalktım. Hastahane koridorunda ilerlemeye, bir hemşire odası ve ya malzeme odası falan aramaya başladım. Çok büyük ve labirent gibi bir hastahaneydi aramak yerine birine sormak daha mantıklıydı.

"Selamun aleyküm." dedim tahmini benden dört beş yaş büyük bir hemşireye.

"Aleyküm selam." dedi önüne düşen siyah saçlarının kahkülünü eliyle arkaya atarak.

"Sizden bir şey rica edebilir miyim?" dedim gülümsemeye çalışırken.

"Tabii... Yapabileceğim bir şeyse."

"Şey, sizin hemşire odanızda falan yedek terlik bulunur mu?"

"Terlik mi?" dedi garipseyen ses tonuyla.

Kalem ile KelepçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin