Onlar kapıyı çekip çıkınca, sınıf bir anda sessizliğe gömüldü. Herkes birbirine meraklı gözlerle bakmaya başladı. Kimse dile getirmeye cesaret edemesede herkesin aklından geçenler aynıydı; acaba kavga mı edecekler?
Böyle olacağını tahmin etmesekte sebebi biz olduğumuz için kimse utancından konuşmuyordu.
Önümüzde devam etmemiz gereken bir sınav vardı ama aklımız tarihte değil günümüzdeydi.
Konsantre olmakta zorlansakta herkes dikkatini toplamaya çalışıp sınava kaldığı yerden devam etmeye çalıştı.Herkes olabilsede benim konsantre olmam mümkün değildi, çünkü pencere önünde oturmanın verdiği dezavantajı ne yazık ki bir kez daha yaşamıştım.
Selim hoca ve Murat kaldıkları yerden devam etmek için bahçeye çıkmış hem de tam benim göreceğim açıya karşılıklı dikilmişlerdi. Ne konuştukları duyulmasa da beden dillerinden tartıştıkları çok belliydi.
Eğer biri müdahale etmezse sözlü atışmalarının fiziksel boyuta erişmesi an meselesiydi. Sanırım diğer kızların etkisi olsa bile bu olayda en büyük suçlu bendim. Eğer ben karşı çıkıp, o masaya oturmayı kabul etmeseydim şu an bunlar yaşanmıyor olacaktı. Benim bir şey yapmam lazımdı. Aşağıya onların yanına gidemezdim, bu doğru olmazdı, hem istesemde gidemezdim çünkü şu an umrumda olmasa da önümde bir sınav vardı ve sınav saati sınıftan dışarıya çıkmak yasaktı.
O yüzden yapacak tek birşey kalıyordu, o da Murat'a mesaj atmak.
Hemen telefonumu çıkarıp sıranın altından Murat'a mesaj atmak için rehbere girdim ama o an hatırlayınca buz gibi duraksadım, mesaj atamazdım çünkü ben Murat'ın numarasını çok önce engellemiş ve silmiştim...
Telefonu üzülerek yavaşça tekrar cebime koyarken engellenenler listesi geldi aklıma. Hızla ayarlara girip engellenenler listesinden son engellenenin engelini açıp kaydettim ve aynı hızla mesaj attım.
*Murat lütfen hocayla tartışmayı bırakıp güvenlik kabinine döner misin? Lütfen, hemen!*
Mesajı yollar yollamaz pencereden izlediğim Murat bey hararetli hararetli tartıştığı için zahmet edip telefonu cebinden bile çıkarmıyordu. Ya da telefon sessizdeydi duymuyordu. İki defa üst üste tekrar aynı mesajı attım hala tık yoktu üçüncü de uzun bir *Muraaaatttt* yazıp yolladım.
Bu kez tepkisiz kalamadı ve telefona da sinirlenerek hızlı bir şekilde elini cebine sokup telefonu çıkardı. Ekranı görür görmez o an tüm yüzü değişti, duraksadı, o sinirine rağmen hafif bir tebessüm belirdi dudağının kenarında, dönüp pencereye baktı, o bakar bakmaz, Selim hoca da anlamaz bir tavırla başını kaldırıp bakınca ben anında kafamı indirdim. Bir kaç saniye bekledikten sonra yavaşça başımı kaldırdığımda Selim hoca Murat'a dönmüştü, ama Murat ona dönük değildi, başı telefona eğik bana cevap yazıyordu.
Gözüm telefonumdaydı, sabırsızlıkla cevabını bekliyordum ve o cevap geldi.
*Sen benim engelimi mi kaldırdın? :)*
Az önce ben mesaj atmasam karşındakine yumruk indirecek kadar sinirli olan adamın şu anda bile buna dikkat etmiş olmasına mı şaşırmalıyım yoksa bu sinire rağmen cümlenin sonuna gülücük koymayı ihmal etmemesine mi?
*Şu an konumuz bu değil. Lütfen hemen Selim hocayla tartışmayı bırakıp güvenlik kabinine döner misin?*
*Hayır dönmem, bu hocayla benim aramda sen karışma, şimdi izninle.*
Mesajı okur okumaz Murat telefonu tekrar cebine koyup kaldığı yerden devam etmeden yakalamak için hızla cevap yazdım. Telefonu cebine bırakmak üzereyken gelen mesajıma bakıpla bakmamak arasında kalıp hızla mesajı açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalem ile Kelepçe
Spiritualİslam, aşk, mizah ve aksiyon dolu bir kitap... "Hayır! Lütfen kelepçe takmayın! Ben kaçmam zaten, lütfen takmayın." "Sana uzat elini dedim!" diye sert şekilde tekrar etti memur. Onun tekrarına karşı bende tekrar rica edip takmamasını istedim ama d...