Tüm kalabalığın sesi kulağımda sadece bir uğultuydu. İçimde bilmediğim bir korku. Aklıma gelen onlarca kötü senaryo. Her saniye biraz daha büyüyen telaşım ellerimin içini terlettiği için sıkı sıkı tuttuğum bileklik artık elimi acıtıyordu ama benim umrumda bile değildi. Yavaşça kapıya doğru baktım, gitmeliydim ama nereye? Merve sesleniyordu, duymuyordum. Cevap alamayınca omuzlarımdan tutup kendine çevirdi.
"Mukaddes ne oldu neyin var artık söyleyecek misin? Korkutma beni."
Merve'ye baktım o da gözlerimin içine bakıyordu. Tane tane anlatmaya başladım.
"Murat ortada yok Merve... Okulun girişinde bilekliğini buldum, kırılmış... Müdüre sordum telefonuna ulaşamıyorum dedi. Kapının önünde bir arkadaşını gördüm emniyette değilmiş o da ulaşamıyorum dedi. Melih de görmemiş. Baloda görevliymiş, zaten görevli olmasa bile kesin gelirdi. Bir şey oldu, eminim..."Merve duraksadı. Önce ne diyeceğini bilemedi sonra dik durup omuzlarımı sıktı.
"Tamam tüm bunlar üst üste gelmiş olabilir ama bu Murat'a bir şey olduğunu kesinleştirmez. Şarjı bitmiştir, telefonu bozulmuştur ya da ne bileyim önemli bir işi vardır buraya gecikmiştir... Koskoca adam, merak etme gelir birazdan.""Ya bileklik? Dün bileğindeydi bugün yerde kırık buldum."
"Bileğinden düşmüştür, fark etmemiştir düştüğünü biri üstüne basmıştır."
"Öyle değil işte Merve... Bilmiyorum ama hissediyorum öyle değil..."
"Tamam, tamam anlıyorum seni de bari gel oturalım, ayakta durma rengin iyice gitti ben sana su getireyim."
"Yok, yok sen otur, ben su içer gelirim."
Merve kötü ihtimallerin hepsini red ediyordu ama benim içimdeki ses buna inanmama engel oluyordu. Salondan yavaş yavaş çıkarken kantine su içmeye gitmek yerine ayaklarım beni okulun çıkışına götürüyordu. Bir şey yapmalıydım. Eğer başına bir şey gelmişse beklemek daha kötü sonuçlara yol açardı ve ben bunun olmasına izin veremezdim.
Çantamdam hızlıca telefonumu çıkarıp Hümeyra'yı aradım. Aklıma ilk onu aramak geldi çünkü bana yardım edeceğini düşündüğüm tek kişiydi. Hümeyra lisede abimin sınıf arkadaşıydı. Beni çok severdi ve aramızdaki yaş farkına rağmen abla dememi istemezdi. O diğer kızların aksine meslek olarak polis olmayı tercih etmiş ve mülakatları başarıyla geçerek polis memuru olmuştu.
"Alo? Selamun aleyküm Hümeyra."
"Ooo aleyküm selam Mukaddes sesini duyan cennetlik." dedi narin ve sevecen sesiyle.
"Valla haklısın uzun zamandır görüşemiyoruz, emniyette misin?"
"Evet, ne oldu sesin telaşlı geliyor?"
"Yanına geliyorum anlatırım."
Telefonumu çantama bırakırken önümü görmediğim için bir şeye çarptım, maalesef o şey Selim hocaydı.
Kafamı kaldırdığımda tuhaf yüz ifadesine anlam yüklemek bile istemiyordum."Özür dilerim hocam görmedim, gerçi ben görmedim ama siz görmüşte bilerek durmuş gibisiniz." dedim, ama dan sonraki ses tonum kendiliğinden sinirli çıkmıştı.
"Aynen öyle, nereye?" dedi hesap sorar gibi. Bu arada da beni gözleriyle baştan aşağı süzdü.
"Anlamadım?" dedim şaşkın şaşkın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalem ile Kelepçe
Spiritualİslam, aşk, mizah ve aksiyon dolu bir kitap... "Hayır! Lütfen kelepçe takmayın! Ben kaçmam zaten, lütfen takmayın." "Sana uzat elini dedim!" diye sert şekilde tekrar etti memur. Onun tekrarına karşı bende tekrar rica edip takmamasını istedim ama d...