66. [Merhem]

5.2K 517 152
                                    

Kalp şeklinde kırmızı küçük bir balon düşünün, bir ipe bağlı ve ipin ucu elinizde, küçük bir kalp ama sizi havalara uçuruyor. İpin ucunu asla bırakmak istemiyorsunuz. Eğer bırakırsanız gökyüzünden yere çakılırsınız korkusu, o kalp olmadan yaşamak istememek, o kalbe bağlanmak ve onunla uçmak...
İşte o ipin ucu şu an elimde, uçuyorum.
Ağzım kulaklarımda...

Mervelerin yanına varınca hala kocaman gülümsediğim için yakalanmıştım.
Mimikleriyle bana 'ne oldu' diye sordu ben de aynı şekilde 'yok bir şey' dedim.
İnanmamış gibi duruyordu ama Melih var diye üstelemedi. Masaya yaklaştığımda Murat'ın telefonunu masanın üzerinde görünce sevindim, Allahtan denize atlarken cebinde değilmiş yoksa kesin bozulurdu. Gerçi Umut'tan değerli değildi onun kurtulması her şeyden önemliydi. O anların şaşkınlığı henüz hepimizin üzerinden geçmiş değildi.

Murat'ı beklerken masada denize karşı oturduk üçümüzde.
Kollarımızı masaya bıraktık, sağ elimizi çenemize dayadık, denizi seyrediyorduk.

Bir süre sessiz kaldık.
Melih bir iç çekip kafasını salladı.
"Çocuklar böyle işte, bir an gözünün önünden ayır hemen başına bir iş geliyor."

Merve gözleri ışıldayan bir ifadeyle ekledi.
"Ama çok masumlar bilemiyorlar ki başlarına ne geleceğini..."

"Deniz masmavi huzur verici bir manzara ama bazı insanların canını yakıyor, sevdiklerine mezar olabiliyor, ben denize bakarken mutlu oluyorum ama sevdiğini denizde kaybeden biri nefretle bakıyordur." ben cümlemi bitirir bitirmez, "Toprakta öyle değil mi?" dedi Murat.
Siyah alt üst takım pijamayı giyinip gelmiş hemen arkamızda durmuştu, konuşunca üçümüzde kafamızı ona çevirdik o da gelip benim yanıma oturdu, tıpkı bizim gibi kollarını masaya bıraktı, dörtlüyü tamamlamak için o da sağ elini çenesine dayadı ve devam etti.

"Sevdiklerimizi topraga veriyoruz bir daha göremiyoruz ama toprakta rengarenk çiçekler açıyor, her yağmurda mis gibi kokuyor, tarla oluyor, ekin veriyor... Yani bir şeye nasıl bakarsan öyle görüyorsun."

"Doğru..." diye mırıldandık.

Kısa bir sessizlik oldu.

"Farkında mısınız bilmiyorum ama biz nerede olsak illa bir olay oluyor, olaysız günümüz yok." Merve'nin yakınarak söylediği cümleyi ben devam ettirdim.

"Haklısın, nerdeyse her gün yeni bir aksiyon."

"Fantastik dörtlü." dedi Murat kafasını bize çevirerek, dördümüze bulduğu isim hepimizi güldürmüştü.

"Yalnız devrem fantastik dörtlüde bir kız üç erkek var."

"O zaman bizimki çift fantastik dörtlü olsun."

Güldük.
Olaylar ya da sorunlara farklı açılardan bakıp gülmenin yolunu bulmayı başarıyorduk, sanırım biz farkına varmadan gerçekten çoktan iyi bir dörtlü olmuştuk.

Konuşmaya dalıp namazın vaktinin geçmek üzere olduğunu fark edince hemen Merve'yle kalkıp alana yapılan lavabo yerine gidip abdestimizi aldık. Lavabo yapmışlardı ama mescid yapmamışlardı. Namaz kılmak için oturduğumuz kilimi alıp biraz uzağa giderek bir ağacın ardına kilimimizi serip Merve'yle namazımızı kıldık.
Kıldıktan sonra tekrar oturduğumuz yere dönüp çayı hazırlamak için işe koyulurken bizimkiler hala masada sohbet ediyorlardı.

Kalem ile KelepçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin