20. [Çilek Tarlası]

10.2K 1.3K 244
                                    

Başımı önüme doğru iyice eğdim, yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Şarkı devam ediyordu, ben susuyordum, o ise arkamdan beni izliyordu, hissediyordum.

"Bensiz gidebileceğini mi sandın?" dedi arkadan biraz öne doğru eğilmiş, yavaşça mırıldanarak. Yüzünü görmüyordum ama sesi gülüyordu. Cevap vermeyip yokmuş gibi davranmayı isterdim ama dayanamadım, arkamı dönmeden dişlerimin arasından bastırıp
"Susar mısın?" dedim.
Geriye doğru yaslandı, hala gülümsediğini tahmin edebiliyordum.

Garip bir çark gibiydik onunla, ben denk gelmemek için çarkı hızla çeviriyordum ama çark dönüp dolaşıp sonunda yavaşça onun hizasında duruyordu. O ise her duruşunda bunu bir fırsata çevirmeyi başarıyordu. Açık sözlülüğü beni sinirlendirirken aynı zamanda utandırıyordu da ve yine öyle olmuştu. Onunla konuşmakta başarılı olamıyordum, konu istemediğim yerlere pat diye gelebiliyordu, o yüzden anlık bir kararla topu Merve'ye attım.

"Mervecim Murat beye söyler misin gitsin önde otursun, arkamızda oturmasın."

Merve de beklemiyordu, kaşlarını çatıp garipseyerek yüzüme baktı, çatık kaşına rağmen hafifçe gülümsedi, anlık karar olduğunu o da anlamış gibiydi, ben Murat'ın duyacağı şekilde yüksek sesle söyleyince o da aynı şekilde yüksek sesle Murat yerine direkt bana cevap verdi.

"Mukaddescim önde boş yer yok ki Murat bey nereye otursun acaba?"

Kafamı ön koltuklara doğru çevirdim, gözlerimle süzdüğüm her koltuk sonrası gerçekten tek bir yerin bile boş olmadığını bir kez daha görmüştüm ama saatlerce arkamda oturmasının verdiği gerginliği düşününce kabullenememiştim.

"Gidip önden bir kızı kaldırıp onun yerine oturabilir mesela."
dediğimde Merve bu sefer sesli cevap vermeden kolumdan tutup kendine doğru hafifçe çekerek kulağıma doğru eğilip mırıldandı.
"Mukaddes daha fazla saçmalama istersen."

Duraksadım. Çaktırmadan gözlerimle arkama bakmaya çalıştım. Yaptığım hareketin saçmalığını kendimde fark edince dudağımı büktüm, ben de aynı şekilde Merve'nin kulağına eğilip mırıldandım.
"Abarttım değil mi Merve?"
Merve hafifçe başını yukarı aşağı sallayınca tekrar dik oturup Murat'ın duyabileceği sesle konuşmaya devam ettim.
"Neyse vazgeçtim Mervecim Murat beye söyle arkamızda oturabilir."

Merve gözlerini sıkıca yumup başını sağa sola sallayarak gülmeye başladı. O da bu sırada durumdan pek bir keyiflenip kıs kıs gülüyordu.
"Teşekkür ederim Mukaddes hanım, size minnettarım." dedi gülüşünün arasından.

Çark yine onun istediği yerde durmuştu. Ama bir sonraki hamlede aleyhime olmaması için çok hızlı çevirmeye şimdiden odaklanmıştım. Sinirle kollarımı göğsümde birleştirip dik dik önüme bakmaya başladım. Eğer başarabilirsem o arkamda değilmiş gibi düşünmeye çalışacaktım. Tam bu sırada ön taraftan bir bağrış geldi ve aynı anda Murat hemen yerinden kalkıp tam yanımda ayakta durdu, güya arkamda olduğunu unutmaya çalışıyordum, şimdi yanımda dikilmişti.

"N'oldu Selim hocam?" diye sordu, bu sırada bile gözünün ucuyla çaktırmamaya çalışarak bana baktı, tam bana baktığı esnada ben de gayri ihtiyari ona baktığım için aynı anda ikimizde yakalanınca panikle öne doğru bakmaya başladık.
Bağrış Özge'nin oturduğu koltuktan geliyordu. Meğer Özge'yi yol tutuyormuş ve henüz yirmi dakika falan yol gitmemize rağmen midesi bulanmış ve istifra etmemek için kendini zor tutuyormuş.
Şehrin çıkışına doğru yeni saptığımız için yakınlarda dinlenme tesisi ve ya market yoktu. Mecburen Özge en yakın tesise kadar elinde poşetle ha attım ha atacam diye kendini zor tuttu. Normalde bu kadar erken durmayacaktık fakat bu durumdan dolayı şöför otobüsü ilk gördüğü dinlenme tesisine çekip durdu.
Özge lavaboya koşarken Selim hoca bizlere dönüp hazır durmuşken kahvaltı yapmayı teklif edince, herkes otobüs saatini kaçırmamak adına doğru düzgün kahvaltı yapamadığı için kabul etti. Geniş ferah bir tesisti. Pencereleri yerden başlayordu ve bu sayede karşıdaki yemyeşil ağaç sıralı yolu net görüyordu. Beyaz ve mavi hakim olan tesisin beyaz duvarları deniz manzaralı tablolarla süslenmişti. Beyaz masaların üzeri mavi örtülerle kaplı ve şirin mavi renkte minder oturaklı beyaz sandalyeleri vardı.
Dinlenme tesisinin çalışanları hemen masaları birleştirip uzunca bir masa hazırladılar. Herkes oturmaya başlayınca benle Merve de masanın en sonuna gidip oturmak için yeltendik. Merve ve benim oturacağımız sandalyenin tam ortasına biz daha oturmamışken bir sandalye sıkıştırıldı. Sıkıştıranı görmek için kafamı çevirince onun sırıtan yüzüyle karşılaştım. Merve'yle birbirimize baktık. Kaşımla oturmayalım diye işaret ettiğimde Merve kafasıyla onaylasada başımı masanın geriye kalanına çevirdiğimde herkes çoktan oturmuştu, bize oturacak başka yer kalmamıştı. Bu sırada Murat bey de bir güzel oturup yerleşti. Kafamla hala masadakilere bakarak elimle yanımdaki oturduğu sandalyesini dürtükleyip "Kalk şurdan!" diye dişimin arasından mırıldandım.
Hiç istifini bozmadan
"Yoo yerimden memnunum beni  kaldıracağına sen de bir an önce otursan iyi olur." dedi.
Otobüste arkamda, kahvaltı da yanımda, bir sonraki sefere ne olur bilemem ama o zamanda karşımda otururdu herhalde...
Merve de kalkmayacağını anlayınca sessizce oturdu. O oturunca mecburen ben de oturdum. Masanın en başında oturan Selim hoca fark etmiş olacak ki kahvaltıya başlamadan önce buz gibi yüzü ve ciddi sesiyle Murat'a seslendi.
"Murat bey böyle yanıma buyrun, neden öyle en sona oturdunuz?"

Kalem ile KelepçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin