Bir daha çık dememe gerek kalmadan anladığının mutluluğu onu dışarıya çıkarmaya yetmişti. Arkasından bakakaldım. İnkar etme fırsatı bile bulamamıştım. Gerçi inkar edince işe yarayacak mıydı bilmiyorum.
Çalışma masasının yanındaki sandalyeye oturdum. Elimi yanağıma dayayıp dirseğimi sandalyeye bıraktım. Etraf cam kırıkları ile doluydu. Merve banyodan çıkmadan hızlı bir şekilde süpürmem lazımdı. Bir de tabii kızın kırdığım lambasını en kısa sürede telafi etmeliydim. Oturduğum yerden bıkkınlıkla kalktım.
Tuz gibi her yana dağılan cam parçacıklarını süpürmeye başladım. Henüz yeni başlamışken yatsı ezanı okundu. Süpürgeyi kapatıp ezan bitene kadar bir işle meşgul olmayıp dinlemek sünnet olduğu için Merve'nin yatağına oturup dinlemeye başladım. Merve çıkınca lambasını kırdığımı gördüğünde ne diyecekti acaba? Duraksadım. Merve akşam namazı okunduktan kısa bir süre sonra banyoya girmişti şu an yatsı ezanı okunuyordu ve Merve hala banyodaydı. Kolumdaki saate bakınca yaklaşık kırk dakikadır içeride olduğunu fark ettim. Merve'nin her işte olduğu gibi banyo konusunda da hızlı olduğunu bildiğim için bu süre bana garip geldi. Süpürgeyi bırakıp hızla banyoya gittim. Kapıyı tıklatıp Merve'ye seslendim. İçeriden su sesi geliyordu ama başka ses yoktu.
"Şşttt? Merve? Güya duş alacaktın yaa barajları kuruttun." dedim gülerek.
Bekledim cevap gelmedi, tekrar tıklattım.
"Şşştt? Merve... Sen orda uzun uzun duş alırken neler oldu neler..."Yine cevap gelmedi, anında gülen yüzüm düştü, canım sıkıldı. Su sesinden mi duymuyordu acaba diye düşündüm.
"Merve? İyi misin? Merve bir sorun yok değil mi? Merve... Ses versene ya korkutma beni!"Durdum, hala çıt yoktu. Tekrar seslendim, yine ses yoktu. Korkmaya başlıyordum. Korkudan kapıyı tıklatmak yerine hızla yumruklamaya başladım. Yoktu, ne ses ne cevap yoktu.
"Merve! Kardeşim! Eğer şaka yapıyorsan hiç komik değil. Lütfen açar mısın kapıyı, bak zorla açarım yoksa. Merve? Merve bak korkmaya başladım ses ver kurban olayım ya..."
Hayır bu bir şaka değildi şu an Merve içerideydi ve her ne olduysa ses vermiyordu, veremiyordu. Kalp atışlarım hızlandı, titreyen ellerimi yüzüme koyup düşünmeye başladım. Kırmalıydım, kapıyı kırmalıydım. Koşarak içeriden kapıyı kırabileceğim bir şeyler aramaya başladım. Deli gibi evin içinde dolanıyordum ama kıracak bir şey bulamıyordum. Sonunda mutfağa girince demir mutfak sandalyesini alıp onunla kırmayı denemeye karar verdim. Hızla banyonun önüne tekrar koşup sandalyeyi var gücümle vurarak kapıya açmaya çalıştım, defalarca vurdum ama hiç işe yaramıyordu. Sandalyeyi kenara atıp tekmelemeye başladım, ayağım incindi ama kapı azıcık bile yerinden oynamadı.
Böyle olmayacaktı ambulansı aramalıydım eğer Merve'ye tıbbi müdahale gerektirecek bir şey olmuşsa ki inşallah olmamıştır, en azından onlar gelene kadar zaman kaybı olmaz ve belki bu sırada kapıyı açmayı başarırdım.
Odaya koştum, yatağın üstünde duran telefonumu almak için ilerlerken iki ayağıma birden cam battı. Merve aklıma gelince tüm camları süpürmeyi bitirmeden banyoya koştuğum için maalesef o camlar unutup telefona koşunca ayağıma saplanmıştı. Acı ile bağırıp kendimi oturur pozisyonda yere attım. Canım çok acıdı ama bu acıyla zaman kaybedemezdim sağ ayağımın altının ortasına, sol ayağımında baş parmağına saplanan iki küçük cam parçasını hızlıca ve bağıra bağıra çekip çıkarttım. Akan kanlar elime ve parkeye bulaşmıştı, etrafta peçete yoktu ve benim peçeteyi düşünecek halimde yoktu. Elimi elbiseme silip, hemen kendimi unutup telefona sarıldım. 112'yi tuşlayıp kalbim ağzımda telefonun açılmasını bekledim. Açan ses narin ve genç bir bayan sesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalem ile Kelepçe
Spiritualİslam, aşk, mizah ve aksiyon dolu bir kitap... "Hayır! Lütfen kelepçe takmayın! Ben kaçmam zaten, lütfen takmayın." "Sana uzat elini dedim!" diye sert şekilde tekrar etti memur. Onun tekrarına karşı bende tekrar rica edip takmamasını istedim ama d...