47. [Garip Gizem]

8.7K 981 397
                                    

Duyduğum son cümle kalbimin ritmini bozmuştu. Hızlı hızlı atıyordu benden izinsiz. Yanaklarımın kızardığını hissettim sonra. Anlamasın diye hiçbir şey demeden ve başımı yerden kaldırmadan koşarak uzaklaşmaya başladım. Üç dört adım atmıştım ki arkamdan tekrar seslendi.

"Bu arada..." dedi ve durdu, o durunca ben de durdum sözünü tamamlasın diye arkam dönük ilerlemeden yerimde kaldım.

"38 numara ayakkabı giyindiğini biliyorum..." dedi.

Şaşkınlıkla gözlerimi açıldı, gözlerimi ayaklarımdaki aldığı ayakkabılara indirdim, hala arkam ona dönüktü, konuşmaya devam etti.

"Ayakların cam battığından sargıda olduğu için ayakkabıyı bir büyük numara aldım ki ayağın rahat etsin."

Şaşkınlığım ince düşüncesi karşısında yinelenirken, 'bu adam ayakkabı numarama kadar nerden biliyor yaa' diye geçti içimden.

"Sen şimdi içinden bu benim ayakkabı numaramı nerden biliyor diyorsundur." dedi.

Donakaldım, gülsem mi korksam mı bilemedim, artık içimden geçenleri bile anlayacak seviyeye ulaşmıştı.

"Hani aylar önce okuldan kaçmak için surdan atlamaya çalışıyordun, ben de senin ayağından tutup çekmiştim. İşte o sırada ayakkabı numaranı okumuştum." dedi.

'Yok artık bu kadar da dikkatli olunması da şov bence...' dedim içimden ama bunu da bir zahmet tahmin edemesin.

Ben bile kendim için böyle ince düşünemezken o düşünmüştü çünkü sabah gelirken kendi ayakkabımı giyinecektim ama sargıdan dolayı onlar sıkı olunca ve Merve'nin evinde olduğumdan diğer ayakkabılarım yanımda olmadığı için tekrar çıkarıp Murat'ın aldığı ayakkabıları giyinmiştim.
Her geçen gün beni biraz daha şaşırtmanın bir yolunu buluyordu. Ama ona söylemesem de kendime itiraf etmem gerekirse hoşuma gitmişti...

Merve bizim sınıfın penceresinden "Mukaddes." diye bağırınca Murat'a bir şey demeden ve ona dönmeden hızla okula girdim.

Sınıfa girer girmez yerime oturdum,  Merve kolumu dürtükleyince ona dönüp 'ne oldu' dercesine kafamı salladım.

"Mukaddes niye gülüyorsun?" dediğinde hala yüzümdeki ifadeyi bozmadan öyle kaldığımı o an fark ettim.

"Gülüyor muyum?"

"Evet... N'oldu? Murat ne dedi ki böyle gülüyorsun?"

"Şey..." diye geveleyip Merve'ye bile söylerken utanınca o an Selim hoca sınıftan içeriye girdiğinde bahaneyle sözü tamamlamadan yarım bıraktım. 

Selim hoca sınıfa selam verdikten sonra derse başlamadan önce bize bir haberi olduğunu söyleyip boğazını temizleyerek söze başladı.

"Hanımlar bildiğiniz gibi okulun kapanmasına ve ikinci oturum sınavınıza çok az kaldı. İlk oturum sınavınızın öncesi Çanakkale gezisi düzenlemiştik ve bu size moral olmuştu bu seferde ikinci sınav öncesi mezuniyet balosu düzenlemeyi düşünüyorum. Bence harika olur ne dersiniz?"

Sınıfın yarısı hariç diğer yarısı sevinçle kabul etti. Ben kabul etmeyen taraftaydım ve tabii Merve Yağmur ve Gülsüm'de. Çünkü mezuniyet törenini gerekli ve güzel bulsakta, baloyu pek tercih etmeyen oradaki abartılı eğlence hallerini gösterişli kıyafetleri düğünden farksız bulan taraftık biz.

Selim hoca sınıfın ikiye bölündüğünü görünce oylama yapma kararı aldı, kimler gelmiyor el kaldırsın diye sorduğunda benimde el kaldırmamın üzerine direkt bana baktı. Diğer öğrencilere eliyle indirin elinizi hareketi yaptıktan sonra çatık kaşları gergin yüzüyle bana döndü.

Kalem ile KelepçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin