Mesajı okur okumaz ne yazacağımı bilemediğim için tuş kilidine basıp telefonu kucağımdaki çantamın üstüne ters çevirdim. Hızla minibüsün camından dışarıya baktım. Ağaçlar ters yöne akıp geçerken, gözlerim onları takip ediyordu. İçimdeki hareketlilikte bu ağaçlar gibiydi. Durdukları halde ters yöne akıyordular durduramıyordum. Merve kolumu dürtükleyene kadar içimde olmayan ağaçları izlemeye devam ettim.
"Mukaddes?"
Merve'ye döndüm soran gözlerle.
"İki kez seslendim duymadın. Ne oldu, yanakların kızarmış?" dedi kaşıyla yanaklarımı işaret ederek.Elimi yanağıma götürdüm, farkımda bile değildim, kaşlarım çatıldı.
"Yanaklarım mı kızarmış?""Evet."
Tam bu sırada telefonum tekrar titredi. İkimizin de gözü kucağımda ki telefona çevrilirken ben gülümseyerek "Kızarmamıştır ya sana öyle gelmiştir." diye geçiştirdim.
Merve biraz durdu, yüzümü izlerken 'peki' dercesine dudağını büktü, yan koltuktaki annesinin kucağında oturan küçük sarı saçlı şirin kız çocuğu dikkatini çekince ona bakıp güldürmeye çabaladı. Ben de bu sırada telefonu tekrar elime alıp gelen mesaja baktım.
*Kartal koyuyorum kedinin ismini, nasıl? :)*
'Kartal mı?' diye şaşırdı iç sesim, o minicik kediye Kartal ismi... Kendimi tutamadım kıvrıldı dudağımın kenarı. Yeryüzünde muhtemelen kediye Kartal ismi koyan tek insan o olabilirdi.
*Hayvana kimlik karmaşası yaşatmak istiyorsunuz herhalde.*
Telefonu elimde tutmuş ekranı izleyerek bekliyordum, mesajı kısa sürede cevapladı.
*Bu kedicik çok şanslı, tüyleri siyah beyaz olduğu için doğuştan beliktaşlı doğmuş o yüzden en güzel isim Kartal olur diye düşündüm. Hem biraz büyüsün onu Beşiktaş maçına da götürürüm, ismini yadırgamaz :D*
Gelen mesajı okuyunca yüzümde oluşan büyük gülümsemeyi minibüsün camında kendi yansımamı görünce fark ettim. Müezza'yı yanlış anlaşılmayla Murat'a kaptırdığım yetmiyormuş gibi minicik kediyi ilk dakikadan fanatik Beşiktaşlı yapıp ona Kartal ismini koymuştu.
Gülümsemem devam ederken ne yazayım diye düşündüm. Ya da yazmalı mıyım? Mesaj attınca kızmadığım için mesajlaşma uzuyordu, ama bitirmeliydim.*Peki... İyi günler.*
Yazdım ve gönderdikten sonra ekranı biraz izledim, hemen cevap gelir sandım ama gelmedi telefonu çantama attım, yinede kulağım gelecek titreşimdeydi. O sırada ne düşündü bilmiyorum ama cevap uzun bir süre gelmedi, cevabı eve varmış minibüsten inmek üzereyken attı.
*Peki... İyi günler.*
Aynısını yazmıştı, noktasına kadar. Okuyup tuş kilidini kapatır kapatmaz telefonu tekrar çantama atarken annem aradı, tam zamanında yetişmişti. Bu sırada ineceğimiz durak geldiği için telefonu açarken ayaklandık.
"Efendim anne?"
"Merve yanındaysa onu da al bize gel bu ay ki sohbet bizim evde Nalan'da biz de, şarjı bitmiş ona haber verememiş."
"Tamam anne geliyoruz."
Konuşurken kırmızı kapının önüne kadar gelmiştik Merve tam vedalaşmak için bana doğru yelteniyordu ki araya girdim.
"Boşuna vedalaşma doğru bize gidiyoruz annen bizdeymiş."
"Öyle mi? Ee, tamam o zaman kıyafetimi değiştirip geleyim."
Koluna girip bizim eve doğru ilerlettim.
"Hayır ya böyle gel benden giyinirsin, bu ay ki sohbet bugün bizim evdeymiş Kuran'ı Kerim okumasına yetişelim hemen."'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalem ile Kelepçe
Spiritualİslam, aşk, mizah ve aksiyon dolu bir kitap... "Hayır! Lütfen kelepçe takmayın! Ben kaçmam zaten, lütfen takmayın." "Sana uzat elini dedim!" diye sert şekilde tekrar etti memur. Onun tekrarına karşı bende tekrar rica edip takmamasını istedim ama d...