Kayıt bitince kutuyu kapatıp bana doğru biraz daha yaklaştı, aramızdaki mesafe yok denecek kadar azdı. Gözleri mutluluktan dolmuştu ve o gözler dudaklarımdaydı, dudaklarımdan burnuma kaydı, sonra yavaşça bakışlarını gözlerime kaldırdı. Konuşmuyordu sadece beni izliyordu. Saniyelerce, sessizce izledi. Sonra yavaşça bana doğru biraz daha eğilip vurgulayarak tane tane mırıldandı.
"Aşkım iki günlük iptilalardı
Hayatım tükenmez maceralardı
İçimde binlerce istekler vardı
Bir şair, yahut bir hükümdar gibiHissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibiŞimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibiSözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi"Kulaklarımdan kalbime doldu ses.
Cümleler yankı yaptı, onu hayranlıkla izliyordum, o da benim ona baktığım gibi bana bakıyor ve gülümsüyordu."Sabahattin Ali." dedi, bana doğru eğilişini düzeltip biraz uzaklaşarak.
Ona bakmaktan duyamadım.
"Hı?""Şiir, Sabahattin Ali'nin şiiri, başını ve sonunu okumadım bu okuduğum şiirin ortasıydı."
"Çok güzeldi, ilk kez dinledim."
"Sana daha çok şiir okurum, ilklere hazır ol."
"Ezbere mi biliyorsun hepsini?"
"Yok tabii ama kendi şiirlerim var onları ezbere biliyorum, sayılır mı?"
"Ciddi misin, birini okusana şimdi merak ettim."
"Olmaz bir anda tüm şiirleri bitirirsem diğer romantik anlarımıza şiir kalmaz." dedi ve gülümsedi ve beni de güldürdü.
"Bak aklıma ne geldi o zaman sen de bana şiirler okuduğun bir ses kaydı yap ne dersin?"
"Olmaz."
"Aa niye her şeye olmaz diyorsun?"
"Çünkü ben sana canlı canlı okurum, yanındaysam yanında okurum, değilsem ara beni, telefonda okurum."
"Peki öyle olsun... Ee? Kaydı beğendin mi söylemedin?"
"Bayıldım... Büyülendim... Sana bir kez daha aşık oldum... Hangi kelimeyle cevaplayayım bilemedim şiire döktüm, olmadı mı?"
"Oldu..."
Duraksadık. Birbirimize baktık, uzun uzun gülümseyerek. Murat kaşıyla keki gösterdi.
"Artık kekimizi yiyelim mi?"
"Aaa o bir kere doğum günü pastası, kek diyerek küçümseme Murat bey." en ciddi ses tonumla burnumu havaya kaldırarak söyledim.
"Küçümsemek ne mümkün bu hayatımda gördüğüm en harika doğum günü pastası."
"Tamam tamam o kadar abartmana gerek yok." dayanamayıp gülmeye başlayınca o da güldü ardından keki alıp eliyle ikiye böldü büyük parçasını bana doğru uzattı. Uzattığı parçayı alıp kendim yemek yerine ona uzattım. Dudağının ucunda keki yemesi için bekliyordum. Gülümsedi. Uzattığım keki bir kerede ağzına alıp yerken elindeki keki de benim ağzıma uzattı, ben de tek seferde yedim. Elimizle birbirimize yedirdiğimiz ilk şey doğum günü keki oldu.
Babamla abimin yokluğumu fark edince çıkaracağı sorunu bildiğim halde şu an Murat'la markette kilitli kaldığım için mutluydum. Onunla ilk kez yalnız kalmış olmanın verdiği tatlı heyecan beni bulunduğumuz durumun karamsarlığından çıkarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalem ile Kelepçe
Spiritualİslam, aşk, mizah ve aksiyon dolu bir kitap... "Hayır! Lütfen kelepçe takmayın! Ben kaçmam zaten, lütfen takmayın." "Sana uzat elini dedim!" diye sert şekilde tekrar etti memur. Onun tekrarına karşı bende tekrar rica edip takmamasını istedim ama d...