65. [Sırılsıklam]

7.5K 715 312
                                    

"Bir daha söylesene." dedi gülümserken.

"Kocacığım..." dedim tekrar.
Gözleri dolmuştu sanki. Bir şey diyemedi.

"Tamam hadi bizi bekliyorlardır bırak artık belimi dönelim." dedim, ellerimi göğsünden çekmeye çalıştığım an tekrar tuttu. Göğsüne bastırdı, kalbinin atışını hissedebiliyordum. Hızlı, tıpkı nefes alışı gibi hala heyecanlı. Benimki de onunkinden farksız değildi.

"Sana dokunuyorum ama beni ittirmiyorsun, kızmıyorsun. Bu haline alışkın değilim, rüyadayım birazdan uyanırım diye korkuyorum."

"Rüya değil, ittirmek, kızmak, kaçmak yok artık."

Sessiz kaldı, önce alnını çekti alnımdan, sonra göğsünün üstündeki ellerimi sıkıca tuttu, tekrar gözlerimin içine baktı derin bir nefes alıp buğulu sesiyle mırıldandı.

"Kokun öyle güzel ki."

Gülümsedim.
Aynısı benim de içimden geçmişti ben söyleyememiştim o söyledi, içimde tutmadım, derin bir nefes aldım, ve onun gibi mırıldandım.

"Senin kokun gibi."

Gülümsedi.
Öyle içten öyle sıcak öylesine temiz.
Sağ yanağında çıkan gamzesi de gülümsemesine eşlik etti.

Aşk nasıl birşeydi? Gülümsemek mi?
Sarılmak mı? Koklamak mı?
Aşk nasıl bir şey? Nefes alamamak mı?
Nefesi birlikte almak mı?
Aşk güzel şey.
Gülümserken sarılmak, koklarken nefesini içine çekmek.
Aşk çok güzel şey.
Mutluluktan her şeyi unutmak, sürekli sebepsiz sırıtmak, onun yanındayken zamanda kaybolmak.
Gözlerin anlaşması, sadece bir gülüşle sözsüz saatlerce konuşmak.

Bu anı çok beklemiştik.
Aylardır yakın ama uzaktık.
O yüzden eğer imkanımız olsa gün boyu dip dibe hiç konuşmadan sadece birbirimize bakarak böylece kalabilirdik.
Ama gitmemiz lazımdı ve kapalı bir alan olmadığımız için birilerinin görme ihtimali bile beni utandırıyordu.
Yavaşça bir adım geri attı.
Bir elimi bıraktı diğer elime parmaklarını iç içe geçirdi, yürümeye başladık.
El ele yavaş adımlarla yürüyorduk.
Arada bir dönüp yüzüme bakıp gülümsüyordu ben de tıpkı onun gibi gülümsüyordum, şaşkındık, mutluyduk.
Toprakta değilde bulutlarda yürüyor gidiydik.

Bir an duraksadı, sağa sola bakındı.
"Ne oldu?" dedim sessiz kaldı.
Kenarda duran küçük bir dalı gözüne kestirdi ve eline alıp kıyıya doğru yaklaştı. Kuma Mukaddes ve Murat yazdı.
Kocaman bir kalp çizip isimlerimizi içine aldı ardından bana dönüp kısılan yeşil gözleriyle, küçük gamzesini belirginleştirerek gözlerime baktı.
"Sahilde yürüyüpte kuma isim yazmamak olmazdı."

Kumdaki isimlerimize bakıp ardından gözlerine çevirdim gözlerimi.
"Aslında ben yazılmasını gereksiz buluyorum, birazdan bir dalga gelecek ve silecek ismimizi. Ben silindiğini görünce üzülürüm."

Tuttuğu elimi kaldırdı ve kalbinin üstüne bıraktı, kalp atışını hissedebiliyordum.
"Bu kalp attıkça zaten senin ismin orda yazılı olacak. Evet doğru kuma isim yazınca gelen bir dalgayla silinir, ama bence yazılan her kum tanesi denize karışır ve denizde sonsuzlaşır."

"Hiç böyle düşünmemiştim." dedim ve ben de onun elini tutup kendi kalbimin üzerine koydum. Gülümseyince kısılan yeşil gözleri benim gözlerimle buluştu.
"Benim kalbimde attığı sürece hep senin için atacak."

Bu sırada gelen bir dalga ayaklarımıza kadar gelip ismimizi de silerek tekrar denize çekildi.
Murat'a dönüp gülümsedim.
"Biz sonsuz mu olduk şimdi?"

Kalem ile KelepçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin