Bu bölüm sevip de kavuşamayanlara ,kavuşup da boşanamayanlara gelsin.
Her zamanki gibi genel uyarıyı yapıyor ve eleştirisini yaptığım kitabı okumadan önce kafanıza arko sürmeyi, üstünü aliminyum folyayla kaplayıp ardından tendürdiyot dökmeyi unutmayın diyorum.Abi biz fakiriz bizim aliminyum folyo alacak paramız yok .Fakirlikten evdeki terlikleri kemiriyoruz.Annem kardeşimin beslenme çantasına banyo terliği koyuyor diyen fakir okurlarım kafasını BİM poşetiyle sarabilir.Durumu daha iyi olanlar Bim poşeti yerine Migros poşeti de kullanabilir.En azından kafanızı daha zengin gösterir.
Çoğu okurum neden arko diye soruyor.Açıkliyim efendim.Arko beyni besler.Beyin hücreleri arasındaki difüzyona yardımcı olur.Ama abi biz ekmek arası havyar yiyip plastik bardakta şampanya içen sekiz kişilik fakir bir aileyiz.Zavallı babacığım 1870 yılından kalma chateubruen de la deux de fluction marka şarap içemedi mi üzüntüsünden tuvalette su doku çözüyor . Arko alacak durumumuz yok diyen okurlarım, beynine arko yerine yoğurt da sürebilir.Sonuçta yoğurt da faydalı bir besin.
Malumunuz silinen eleştiri kitabında pek çok töre kitabı eleştirdim.Vakti geldikçe hepsini sırayla yeniden yayınlıycam.
Töre yazarları genelde evlerinin balkonunda çekirdek çitleyip taze portakal sularını içen , izledikleri töre dizilerinden etkilenerek trajik töre kitapları yazan küçümen cimcime yazarlardan oluştuğu için genel olarak da ortaya brezilya dizilerinden farksız,pembe dizi kıvamında töre kitapları çıkıyor.
Bu töre yazarları arasında okumayı söker sökmez töre kitabı yazanlar bile var.Genelde türkçe dersine kimya hocasının girdiği bu yazar arkadaşların yazdıklarını anlamak için ekstra bir çaba gerekiyor.
Töre yazarları sayesinde töreler diyarı,berdelin başkenti haline gelen canım mardin şehrimizin çilesi ne zaman biter bilinmez ama bizim buradaki çilemiz kolay kolay bitecek gibi görünmüyor.
Bu töre yazarı arkadaşlar mardini öyle bir anlatıyorlar ki, sanırsın mardin ispanyada bir eyalet şehri ve brezilyadan yönetiliyor.Töre gibi berdel gibi toplumun kanayan yarası haline gelmiş bir konuyu diziler sayesinde aşk sosuna bulayan bu kardeşlerimiz sayesinde batıdaki gençlerin Mardin deyince akıllarına tropikal iklime sahip, yöre halkının lama yetiştirip ,her akşam barbekü yaptığı bir şehir geliyor.
Haklılar aslında mardin güneyden meksikayla,kuzeyden finlandiyayla doğudan alaskayla,batıdan da arjantinle sınır komşusu olan şirin bir şehrimiz.Yazları tropikal bir iklim hüküm sürerken ,kışları muson iklimi hüküm sürmektedir.Yöre halkı geçimini zebra ve lama yetiştiriciliğinden sağlamaktadır.Yörenin en bilindik lezzetleri,portakallı ördek, suşi ve somon ala filyondur.Şehir halkının büyük kısmı aynı zamanda CEO dur ve CEO olmayana kız bile verilmemektedir.
Madinde fakirlerin bile konakları vardır.En cıbıl olanı bile duşakabinli 2+1 konakta kalmaktadır.Berdel verilecek kızlar noter huzurunda yapılan çekilişten sonra yörenin ileri gelenlerinin oğluna berdel gitmektedir.Ayrıca şehirde safari turlar düzenlenmekte ve isteyen turistler , töreye karşı gelen kız ve oğlanları bu safari turlarında vurabilmektedir.
Kısaca mardin aşkın ve törenin diyarı şirin bir şehrimizdir.
Anlayacağınız haritada mardinin yerini bulamayacak küçük kardeşlerimiz habire töre kitapları yazmakta ve Mardini kötü kurgularına alet etmektedir.
Not : Bu kitabın yazımı sırasında yazara ve okuyucusuna hakaret edilmemiştir.Töre kitapları okumaktan beyninin ense kökünde global enfeksiyona bağlı akut şiruşik develüasyon hissedenler, beyninin sağ lobunda paradoksal izdüşümlere bağlı sarkastik difüzyonik tepkimeler yaşayanlar national geographic tv de zebraların savaş dansını izleyerek tedavi olabilirler.