Bu bölüm benim gibi töre kitapları okuya okuya beyni yanan tüm töre mağdurlarına gelsin.
Mardindeki yedi brezilya üç meksika dizisi tadında köle izahura kıvamındaki dram yüklü hayatım kaldığı yerden devam ediyordu.
Tonguç ağa ne yapıp edip beni nikah masasına oturtmuştu.İşin kötü tarafı kalbimin CEO su biricik ex nişanlım çağatay da metropolitan devlet hastanesi travmatoloji bölümündeki tedavisi tam bitmeden oradan kaçmış ve beni kurtarmak için mardine gelmişti.Daha mardine gelir gelmez onun gelişini CIA deki köylülerinden haber alan Tonguç ağa ve adamları onu havaalanında karşılayıp yaka paça konağa getirmişlerdi.Niyetleri Tonguç ağanın 7 nişanlı eskitmiş on motor gücündeki çirkeflikte mastır yapmış ala dalaverede doktora yapmış amcasının kızı dolcevitayla evlendirmekti.Son nişanlısı katır tepmesinden ölen dolcevita denen erkek düşkünüyle çağatayımı yan yana düşününce böğrüme bir sızı girmiş oradan da kuyruk sokumumdan çıkmıştı.
Tonguç ağanın kötü günler için evde beslediği nikah memuru ve nikah şahitleri huzurunda kıyılan nikahımızdan sonra adet üzere zifaf odasına geçmiştik.Tonguç ağa ile yaptığımız antlaşmaya göre ben onu sevinceye kadar bana el sürmeyecekti.Bu yüzden içim rahattı.Odada sudoku çözüp vakit geçireceğimizi düşünüyordum.Sudoku milli takımında oynamış olan Tonguç ağa aynı zamanda marabalarıyla da çin daması oynamayı seviyordu.Benim asıl kaygım kalbimin CEO su çağataydan yanaydı.Zavallı sevdiceğim o körolası dolcevitanın elinde neler çekerdi.O pamuk ellerine o katır tırnağı gibi elleriyle dokunmaktan zevk alacak dolcevitayı düşündükçe içimi nefret ve öfke bürümüştü.
Beyaz gelinliğimle yatağın üstünde otururken körolası tonguç ağa da yatağa uzanmış bana bakıyordu.Bir süre sonra bacaklarımın üstünde bir ağırlık hissettiğimde içim ürpermişti.Tonguç ağanın uzun bacakları adeta bir piton misali dans ederek orama burama dokunuyordu.Oysa bana söz vermiş noter huzurunda bana el sürmeyeceğine dair antlaşma yapmıştı.
" Hani bana el sürmeyecektin tonguç ağa.Mardinin ağaları sözlerini böyle mi tutuyor." Diye öfke ve endişeyle konuştum.
" Sözümü tutuyom.Sana elimi sürmiycem dedim ayağımı sürmüycem demedim ki.Antlaşmaya göre sana sadece elimi sürmüycem ama başka yerlerimi sürebilirim."
Gözlerimi devirip olumlu anlamda başımı salladım.
" Hayır asla seni sevinceye kadar bana dokunmayacaksın."
" Valla onu bunu bilmem ben elimi sürmem geri kalanlarıma da karışmam."
Aşağıdan bir çığlık ve bağırtı sesi gelince irkilmiştim.Bu kalbimin ceosu çağatayın sesiydi.Sanki aşağıda koyun boğazlıyorlar gibi sesler çıkıyordu.
" Aman tanrım bu çağatayın sesi yoksa onu ortadan kaldırmak için adamlarına mı boğazlatıyorsun ha söylesene"
" Bir dur be kızım.Ne boğazlatması.Amca kızım kocasızlıktan kaplan gibi senin eski nişanlının üstüne atlamış olmalı."
Sesler kesildiğinde içimdekivkorku artmıştı.
" Yoksa bişi mi oldu sesler kesildi.Bu nasıl ziafaf gecesi.Hani çağatayla amacakızın arasında da aynı antlaşma yapılmıştı.Hani çağatay da amcakızını sevene kadar aralarında bir şey olmayacaktı."
" amcakızım senin çağataya evlilik antlaşması diye banka sözleşmesi imzalatmış.Senin mal ex aşkında okumaya üşenip direk imzalamış."
Bunu duyunca üzüntümden kısmi felç geçirmiştim.Yüz kaslarım donduğu için de gözlerimi devirip olumlu anlamda başımı sallayamamıştım.