Birazdan eleştireceğim kitabı bebelac bebek maması ve aptamil devam sütünün sponsorluğunda yazmış olan yazarı kutluyorum.Reklamlarda gördüğü mama ve devam sütü ikilisinden trajik ,aşırı acıklı,bol okunmalı bir kurgu ortaya çıkardığı için kendisini alkışlıyorum.
Ailesini trajik bir trafik kazasında kaybeden bir kızın kazadan ablasının bebeğiyle birlikte kurtulmasını ve o bebeğin geleceğini 100 liraya bağlamasını göz yaşlarıyla okuyup benim gibi kutu kutu mendil bitirecek,mendil bulamadığınız yerde yangın söndürme tüpüyle gözyaşlarınızı kurutacaksınız.
Evet yanlış duymadınız.Söz konusu kitabın kahramanı cebindeki 100 lirayla ev kiralayıp,bakımını üstlendiği bebeğin tüm temel ihtiyaçlarını karşılayıp,kalan parayla da bebeğin üniversite masraflarını karşılamayı planlıyor.Ya bu arkadaşın 100 liradan haberi yok,ya da ülkedeki enflasyon oranını deterjan markası sanıyor.
Yeşilçam filmlerine rahmet okutan konusu ve beynimize suni teneffüs yaptırmak zorunda kalan kurgusuyla bizi kimi zaman şekilden şekile sokan kimi zaman da intihara sürükleyen kitabı okumadan önce beyninizi yavaşça yerinden çıkarıp uygun bir yere koyun.Oluşan boşluğa da bir paket bitter çikolata koyun ki kafanızda bir ağırlık hissi oluşsun.
Patronuna atar yapıp holdingi üstüne geçiren kızın anlatıldığı ASİ STAJYER faciasından beridir böyle bir kitap okumamıştım.
Üstelik bu trajedi kitap olup raflarda yerini aldı ve bize oradan el sallıyor.Ve bu zulüm yetmemiş olacak ki yazar serinin ikinci kitabını yazıyor.
Çölde bir damla suya hasret kalmış bedevinin gidip çamaşır suyu içmesi gibi gerçek kitaplara hasret okuyucu da malesef bu trajik eserleri okuyup beyin felçi geçiriyor.
Ülkemizdeki zombi nüfusunun giderek artması ve neredeyse muhtarlık seviyesine gelmesini de bu kitapların çok okunmasına bağlıyorum.
Evet bebelac bebek maması ve aptamil devam sütü gururla sunar
ELEŞTİRMEN YORUMU
KİTABIN ADI : YENİ PATRONUM
KİTABIN YAZARI : sarviyan
TÜRÜ : GENÇ KURGU
OKUNMA SAYISI: 8,7 M
ELEŞTİRMENİN YORUMU
kitabın girişini okuduğunuzda sadece apışıp kalıyorsunuz.evlere şenlik bir kaza kurgusuyla yazar uçurumdan düşmekte olan bir aracı ve aracın içindekilerin düşerken yaşadığı psikolojik gerilimi o kadar komik anlatmış ki.gülmekten gözlerimden yaş geldi.
o nasıl bir araba ki,karşıdan gelen tıra çarpmamak için direksiyon sola doğru kırıldığında yani döndürüldüğünde direksiyon kökünden kırılıyor, emniyet kemerleri ne anneye ne hamile ablaya uygun gelmiyor.anne çok şişman,abla da hamile o da kilolanmış.hayır araba uçurumdan aşağı düşerken kemer taksan ne olur takmasan ne olur.
yazarın yaşını bilmem ama bizim zeka yaşımızla dAlga geçtiği aşikar.belki de yaşı küçüktür bilmiyorum.gelelim kitabımıza .
beyne şaplak attıran girişteki kaza sahnesiyle bizi bizden alan yazarın anlatımına göre bu kazadan sadece kızımız ve sibel adındaki küçük bir bebek sağ kurtulur.ana, baba ,hamile abla kazada ölür.
buradaki wattpad yazarlarına sesleniyorum.siz hiç orhan kemal ,kemal tahir gibi dev romancıların kitaplarını okudunuz mu burada 1 miyon okunma sayısına ulaşınca kendini best seller kitapların dahi yazarı sanan yazar arkadaşlar fakirliğin ,dramatik sahnelerin betimlemesinin bir ustalığı vardır.dördüncü sınıf acıklı Türk filmlerinden bile daha ezik sahnelerle okuyucu toplamak sizi iyi yazar yapmaz.bu tırt kitapları ibret olsun diye eleştiriyorum çünkü cidden üslup ve yazı dili olarak gerçekten berbatlar
kitabımıza dönelim
kızımız bir yerde bulaşıkçı olarak işe başlamıştır.ancak bir tabak kırdığı için patronu veya müdürü her kimse tarafından bir tabak daha kırarsa kovulmakla tehdit edilir.kırdığı tabağın parası maaşından kesilecektir.bu kızımızı depresyona sokar .zira evdeki bebeğe mama ,yiyecek,falan filan alınacaktır ve bu tabağın parası kesilirse beş parası kalmayacaktır. ( o nasıl bir tabaksa artık koca bir maaş ediyor.herhalde altın kaplama tarihi bir tabak olmalı
külkedisinin Türk versiyonu olan kitapta kızımız kazada ailesini kaybedince öz dedesi ve üvey anaannesinin evine sığınr.velayetini onlar almıştır.üstelik sinsi üvey dayıları vardır.kızımız, sibel bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için part time olarak bir yerde garsonluk mu bulaşıkçılık mı yapıyor tam anlayamadım.bir sahnede tabakları yıkamaya çalışırken ona daima yardımcı olan necla teyzesi : kızım ellerin titriyor yine tabakları kıracaksın derken başka sahne de patronu müşteriden özür dilemesi için garson kıyafetini giyip gelmesini istiyor.zira tabak ,kızımız müşteriye servis ederken kırılmıştır.
patron ve kızımız tabakları kıran müşterinin olduğu masaya giderler.müşteri garson ne zaman gelecek acaba diye sorar.kızımız garson benim bir diyeceğin mi var demek ister ancak aylığını almadan kovulmak istemez.o sırada patronu da kızımızın tabakları kırmasına ve kızımızı zor durumda bırakmasına sebep olan müşteriyle tanıştırır
işte tabakları kıran garsonumuz burada der. kızımız bir bakar ki abov o da kim.adamı gören kızımızın gözleri faltaşı gibi açılmıştır.zira adam
parlak dolgun saçlara,keskin ve yeşil kararlı bakışlara,tarif edilemeyecek kadar parlak bir cilde ve giydiği tam üzerine oturan takım elbiseyle bütün kaslarını ortaya çıkartacak bir fiziğe sahiptir( takım elbisenin altında o kasları nasıl gördüyse.göz değil mübarek ultrason cihazı . )
hayır beynime halay çektiren sorular şunlar
kızımız garsonsa ve o bölümde kırılan tabağın tamamen müşterinin suçu olduğunu söylüyorsa ve şimdi de patron onu müşteriye tanıştırdığında müşteriyi görür görmez çarpılan kızımız, bu müşteriye servis yapmadı mı?
servis yaptıysa göz göze de mi gelmediler.kızımız deve kuşu gibi hep başı eğik mi gezmektedir.
eğer kızımız müşteriye servis yaptıysa müşteri neden garson kim diye merak edip duruyor
bu iki sivri hiç mi göz göze gelmedi birbirini görmedi.ortada kırılan tabaklar var ise kim kırdı
eğer garson kızımız müşteriye hiç servis yapmadıysa müşteri de kızımızı görmediyse.kırılan tabaklardan kız neden sorumlu tutuluyor
yazar beynimizi cortlatan kurgusuyla bize baya bir beyin cimnastiği yaptırıp aşçı, bahçıvan ,uşak patron dörtlemesini yaşatıyor
kızımız aynı bölümde
tabakları düşürmem bir mucize olamazdı senin gibi bir insan böyle muzip bir restauranta gelirse nasıl yürüyeceğini bilmez insana
hoba iyi de sen bu adamın yakışıklılığını gördüğün için heyecanlanıp tabakları kırdıysan o zaman neden patron seni onun yanına götürdüğünde ilk kez onu görüyormuş gibi tariflerde bulunuyorsun.hakikaten yukarıdaki cümledeki anlatım bozukluğunu es geçtim o ayrı bir sorun.ayrıca muzip restoran ne .bu nasıl bir tanım.muzip insan olur da muzip restaurant ilk kez duydum
neyse yakışıklı çocuğumuzu süzen yazar çocuğun en fazla kendisinden iki yaş büyük 23 yaşında olabileceğini söylüyor.( ne göz var be kızda.takım elbisenin altında çocuğun tüm kaslarını görebildiği gibi tek bakışta çocuğun kemik yaşını bile bilebiliyor.maşallah Allahını seven bu kızı ibni sina hastanesi ortodonti bölümünde işe alsın.bu kızda iş var )
yakışıklı çocuk patrona tüm suç benim, kırılan tabakların parasını vereceğim ayrıca burası gibi temiz bir yer görmedim diyerek patronun tabakların parasını kızımızın maaşından kesmesine engel oluyor.sonrada üç security kılıklı adamla siyah bir arabaya binip gidiyor ( bu sahne olmasa hatırım kalırdı .zaten.wattpad kitaplarının değişmez sahnelerinden.yeşil gözlü kaslı çocukları söylemiyorum bile)
bu olaylar o acı kazadan altı ay sonra oluyor.kızımız maaşıyla alış veriş yaptıktan sonra zehra teyzenin kızının baktığı sibeli almaya gider.bu sahne çok komik .zira sibel bebek kaza olduğunda dokuz aylıktır.altı ay sonrası ne eder 15 ay.yani 1 sene 3 ay.kızımız sibelle olan sahnede
kızımız sibel bebeğe
decik diye sesleniyor (artık decik ne demekse) sibel bebek de kızımızı görür görmez
anne diyerek kızımızın kucağına atlıyor
kızımız sibel bebekle sahile iner.orda bebeğe süt verir.karnı doyan bebekte kızın kucağında uyuyakalır.o sırada oda ne restorandaki yeşil gözlü kaslı oğlan kızımızın yanına banka oturur.bebek senin mi demesiyle telefonunun çalması ,adamın aniden siyah arabaya binip gaza köklemesi aynı anda olur.acep bu adam kim ola ki.gizemlerden gizem beğen şimdi.
arkadaşlar bu yeşil gözlü ,kaslı, zengin, siyah arabaları, boy boy korumaları olan arkadaşlar hangi yörede ,hangi gezegende yetişiyorsa Allahınızı severseniz söyleyin.bu tipler her kitapta kes ,kopyala yapıştır gibi hep var .bari birini benim evde kalmış teyze kızına yapalım sevaptır.
kızımız evine gider maaşı öğrenen üvey dayıları parasını zorla elinden alıp bir de tecavüz etmeye kalkınca kızımızın canına tak eder ve bavulu da sibel bebeği de aldığı gibi kendini sokaklara vurur.çalıştığı restorantın kapısını açar.bavulu ve sibeli masanın üstüne koyup yorgunluktan sızar.
sonra bir el zorla bunu uyandırır.bir bakar ki o yeşil gözlü kaslı çocuk.kızımız adama sen burada ne arıyorsun diye sorar.oğlan da asıl sen burada ne arıyorsun diye atar yapar.bu senin kızın mı diye sorar.kızımız tam cevap verecekken gözleri kararır ve düşer.kızımızın en son hissettiği sıcak bir elin sırtındaki kanayan yaralarına değip yaktığı yaralara değmesidir.
sonra kızımız bir uyanır ki hiç bilmediği bir yerde tanımadığı bir yataktadır.üzerinde atlet ve bandajlarla duruyordur.tabakları kıran yeşil gözlü çocuğu görür.sibel bebeği göremeyince panik yapar.korkak ve sakin bir ses tonuyla ( nasıl oluyor bu hem korkak hem sakin ses tonu.allah türkçe öğretmeninize uzun ömür versin kızımız çocuğa ben neredeyim sibel nerede diye sorar
oğlanda sakin ol salonda bakıcı onun karnını doyuruyor sen de bir üzerini giyinip karnını doyurursan iyi olacak der.o sırada çocuk ekmeğine tereyağı sürmektedir.kızımıza tereyeğlı ekmeği uzatıp bunu yiyip ilaçlarını içeceksin der
buraya kadar ancak dayanabildim.lunaparka gittim atlı karıncaya bindim.kokoreç yiyip martılara kokoreç attım.karısı kaçan mahalle bekçisine üzülme sana karı mı yok sen de baldınızınla evlen diye akıl verdim ve kitaba öyle devam ettim
kızımızın adı ayza oğlanın ismi de arastır.size de tanıdık geldi değil mi aras ,ayza.hemen hemen wattpad kitaplarının yüzde sekseninde olan klişeleşmiş isimler.bana okurken gına geliyor bu aras ayza denen isimler.hiç mi orjinal isim yoktur.ya da wattpad de karakter isimleri diye bir bölüm varda herkes hoşuna gideni mi seçiyor anlamadım
neyse kızımızın yaralarını pansuman eden sibel bebeğin de üç saat sonra geleceğini söyleyen aras oğlan telefonda bir görüşme yapar ve telefondakilere şu işi halledin der.sonra gelen telefondan memnun sırıtır( size de çok tanıdık geldi mi bu telefon görüşmesi klişeleşmiş şu işi halledin mafyavari cümle.çünkü her genç kız kurgu romanının olmazsa olmazıdır bu sahne) kızımıza bir de belge gösterir.belgeye göre aras kızımızın çalıştığı restorantı satın almıştır ve fillen kızımızın patronu olmuştur.( kesin bir pislik felan var bu işte)
kızımız bu zengin züppenin kapatması gibi süper lüks bir dairede harika manzaraya hayran bir şekilde otururken içeriye ellerinde üç çeşit gece elbisesi olan kız girer.kızlar ayza kızımıza korumalarla dahi konuşmaması gerektiğini söyler ve ellerindekinden birini seçip giymesini ister.sonra da çıkıp giderler.
tam bir peri masalı.üstelik içeriye elleri önlerinde ilikli iki kız girip ayza kızımıza bir istediği olup olmadığını sorar.acep bu ayza kızımız ne yapmış ola ki binbir gece masalının bu mafyatik versiyonunda el üstünde tutulmaktadır.
kızımız bu rahatlığın üzerine yeni patronunun yani arasın telefonunu tuşlar ve arar.oğlana işe ne zaman başlayabileceğini sorar.ama o da ne aras oğlan hiç beklenmedik bir cevap verir
şu anda senin mesai saatin değil kovuldun.yakın da bulunduğun evden de kovulacaksın der ve kızımızı şoke eder.
ah şu romanların dengesiz yakışıklıları.önce yardım edip her türlü lüksü sağlıyorlar sonrada pat kovup ortada bırakıyorlar.ben bunları 19 romanda daha gördüğüm için şaşırmıyorum kızımız bu haber karşısında mahvolur gözü kararır bayılır.bayılıp düşerken masanın üstündeki çalar saat yere düşer ve altındaki kağıt ortaya çıkar.kağıtta çekmeceyi aç yazıyordur.arasa bak be herif nasıl da herşeyi önceden görebiliyor.önce kızı kovacak kız bu haberi alır almaz şoke olup bayılacak.bayılıp yere düşerken eli sehpanın üstündeki çalar saate gidecek ve önceden yazdığı kağıt ortaya çıkacak.vay babanın sakalına.herif tam bir dahi.hem yakışıklı hem yeşil gözlü hem kaslı hem adı aras hem de tam bir dahi.bülbüle ses veren rabbim ne yiğitler yaratmış.
kızımız çekmeceyi açar içerde bir ilaç şişesi ve bir su şişesi vardır.( ben önce çok heyecanlandım söylemesi ayıp o gizemli çekmeceden uzay mekiği veya nükleer silah falan çıkar diye bekledim.çıka çıka su şişesi ile ilaç çıktı)
bu hayal kırıklığı bende inanılmaz bir travma yarattı.bu travmayı atlatabilmek için amca kızımdan beynimi tırmalamasını ya da olmadı tırmıklamasını istedim.başka türlü kendime gelemezdim.okuduğum kitaptan dolayı beynimdeki nöronlardan bazılarının hasar gördüğünü gören amca kızım arızalı nöronları tendürdiyotlu suyla temizledikten sonra yerine bir parça bitter çikolata koydu.anca öyle kendime gelebildim
kitaba geri dönelim.kızımız aras denen züppenin bu yaptığını gururuna yediremez.onun verdiği hiçbir şeyi kabullenemez.cebinde 100 tl si vardır.bununla bir ev kiralayabileceğini ve sibelin ihtiyaçlarını karşılayabileceğini düşünür.bir ev tuttuktan sonra sibelle mutlu mesut yaşayacaklarını düşünür.artık kimse onlara karışamazdır.bütün bunları cebindeki 100 tl ile yapacaktır. ( bana da mantıklı geldi.100 tl az para değil 50 lira ile kiralık ev tutsa 20 lira ile sibel bebeğin mamasıdır sütüdür,bebek bezidir alsa 10 lirayla evin ihtiyaçlarını alsa 5 lira ile evin tüm eksik mobilyasını düzse 5 liraylada sayısal loto oynasa normal yani olmayacak şey değil.aha yine beynim kısa devre yaptı )
yüz lirayla herşeyi yapabileceğini sanan bu saf ve mutlu kızımız ayza
şu dialog sizi bilmem ama beni uzayın sonsuz bilinmezlerine alıp götürdü.dialog aynen şu
"selma"
kapı açılır selma içeri girer
"sibele 12-15 aylık bebelac mamasından getirir misin .bir de aptamilin devam sütünden"
ablam onu yeterince emzirememişti.ben de bunlarla idare ediyordum
(bir an yazarımızın kitabına cem yılmaz gibi gizli reklam aldığını düşündüm.aptamil ,bebelac.bunlar bir bebek malzemeleri üreticisinin tv lerde dönen reklamıydı.hımm ilginç)
kızımız bir uyanır ki üzerinde atlet altında boxer la yatakta televizyon izleyen arası görür.o kaslı vücudu yeşil gözleri yakışıklı haliyle kızımızı adeta kendine çeken aras a kızımız yine de biraz adaplı ol deyip yastığı kafasına atar.arasa buradan gideceğini söylediğinde aras oğlumuz ona hayır buradan gitmeyeceksin burada kalacaksın der.telefonda defolup gideceksin diyen zibidinin dengesizliğine bakın a dostlar.
sonra aras oğlumuz ayaz kızımızın yaralarını tekrar pansuman eder.yemini suyunu verir tımar eder.pardon yani saçını falan okşar kızımız br ara merak edip sorar
"kimsin sen"
"hatrlamadın mı beni ben aras kılınçım " diye cevap verir aras oğlumuz.şoke şoke şoke.kızımız şakın bir şekilde
"sen" sanki birşey dank etmiş gibi yaralarımın açılmasına önem vermeyerek onun yüzüne baktım
"sen genç mirasçısın"
bu gizem karşısında ben de şaşaırdım sayın okuyucu.patates cipsiyle birlikte tırnaklarımı da yemişim.o kadar gizemli yani
bu arada wattpade yeni başlayan ve okur çekmek isteyen yazar arkadaşlara kitap önerilerim aşağıdaki gibidir.
vampir edebiyatı : dedem yine vampir oldu,vampir töresi,kurtadamla berdel,kurt adam dayım kuduz oldu,bir vampiri çok sevdim o beni hiç sevmiyor kanımı ona verdim bana geri vermiyor,vampir dünyaya hükümdar olmaz,vampirler vadisi,
genç kız edebiyatı : eniştemle üç gün dört gece,üvey eniştem,mafyanın baldızı,bir mafya beni mafya yaptı,mafyayla üç gece dört sabah,
bu kitap isimlerini bile merak edip okuyacakları, 150k bırakacakları kesin
gelelim kitabımıza. şunu sormak istiyorum şu klişeyi ne zaman çözücez.aras ın ağzından mervenin ağzından.yok ayazın ağzından pelinin ağzından.her kitapta bu klişe hep var.biz okuyucuya o anki düşüncelerin kime ait olduğunu veremiyor muyuz.aptal mıyız.ondan mı sürekli şunun ağzından bunun ağzından kitaptaki kahramanlarınızı konuşturuyorsunuz.
ürk edebiyatının neden uluslararası çapta yazar yetiştiremediğinin örnedğidir wattpaddeki pek çok kitap.
çünkü kahramanlarınızın isimleri dahi birbirinizden alıntı.açın bakın kaç kitabın kahramanının ismi aras.kaç kızın ismi ayza.kaç kahramanın ismi ayaz.hele çocuk isimleri çınardan geçilmiyor.bebek yetiştirmemiş bir arkadaşın bebek maması reklamına bakıp replikler yazdığı bir dünya olmuş wattpad dünyası.
kitaba devam
oğlumuz aras sürekli pansuman yapmasına rağmen sırtındaki yaralar kanamaya devam etmiş ,kapanmamıştır.doktorlar dizisni yeterince izlemeyen aras oğlan o dizideki pansuman sahnelerini kaçırmış olmalı ki en son kızımızın gözlerinin kararıp yere düşüşünden sonra kızmız acile özel bir hastaneye kaldırılır ve gözünü hastane odasında açar.bu arada en az 6 bölüm kızımız ayza, sibel bebek,oğlumuz aras ve korumalarının arasındaki pansuman, yara ,açlık ,bebeğin karnının doyurulması muhabbetiyle geçer.
bu arada kitaptakilerin çoğunun gözleri yeşil.arasın sibel bebeğin restorantdaki garsonların gözleri bile yeşil.yani bol kepçe dağıtmış yüce rabbim.bir ara bende aynaya baktım a benim de gözlerim yeşil.şaka tabii salata yerken gözüme maydanoz kaçmış ondan yeşil gösteriyormuş
açıkçası bu kitapta aklında ne kaldı diye soran olursa
kızımızı sürekli gecelikle görmek için akla ziyan hareketlerde ve numaralarda bulunan aras
sibel bebeğe baka baka süt anne kıvamına gelmiş olan arasın baş koruması cihan, bir türlü iyileşmeyen sırt yaralarıyla atraksiyondan atraksiyona koşan 100 lirayla koca bir hayat kurabileceğine inanacak kadar saftirik kızımız ayza
ayzadan daha zeki olduğunu düşündüğüm sevimli bebek sibel
bebelac devam sütü ,olmazsa olmazı bu kitabın.nerden baksan 6 bölümü bu süt kurtardı
kızımızın sırtındaki geçmeyen kanamalı yaralar onlar bu kitabın esas kahramanı.aras oğlan pansuman yapa yapa bitiremedi hele özel hastaneyse sen misin demedi.en az 11 bölümü kurtardıla saçama bulduğum diğer şeyler
kitabın girişini okuyan arabadaki ayza kızımızın 6 yaşlarında br kız çocuğu olduğunu sanır oysa kendisi 21 yaşında bir kızmış
şu arasın ağzından ayzanın ağzından muhabbeti baydı.hele arasın ağzından olayların yönünü okuduğunuzda ne kadar gereksiz olduğunu ve bölüm sayısını arttırmaktan başka bir şeye yaramadığını görüyorsunuz
kızımızın 100 lirayla ev düzebileceğini hayal edecek kadar saftirik olması
arasın bitmek bilmeyen kızımızı gecelikli görme sevdasınot : bu gerçek bir kitap olmuş kaç tane satıldı bilmiyorum ama bunun sonunun da kitapçı sepetlerinde 1 liraya satılan kitaplardan farkı olmayacağını düşünüyorum.eğer gerçek bir editör şöyle düşünüyorsa bu genç kız romanı sonuçta kimse mantık kurgu falan aramaz.kaslı yakışıklı oğlan saftirik güzel acılı kız muhabbeti tutar ona bişi diyemem ama kusura bakmayın flash tv deki sacma dizi senaryoları bile bana daha mantıklı geldi.günahlarını almışım
okuyucu notu : 1/10