efendim dedemin bahçesinde yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö 2000 yılı roma dönemine ait töre kurgusu çıktığından beri ailecek şoktayız.Milletin bahçesinde altın sikke, gümüş kaşık çatal bıçak seti,bronz heykelcikler çıkar biz bahtsızların bahçesinden çıka çıka tarihi töre kurgusu çıktı.Kendisi de oldukça tarihi bir kişilik olan zavallı dedeciğimin kalbine inme indi.Tek korkumuz bir sonraki kazılarda roma dönemine ait tarihi mafya kurgusu çıkması.Bu sefer zavallı dedeciğim hüpceten gider.Allah yazdıysa bozsun.
Bugün wattpadde akla mantığa sığmayan okuyanı edebiyata küstüren, bu kurguları yazanları anaları bonzai ile karışık hint kenevirli nutellaylamı besliyor dedirten kurgulara yakın kurgular resitali yaşatacağım.Okudukça bu tip kurguların yabancısı olmadığınızı göreceksiniz.Zira bu yazdıklarımdan daha beterlerinin wattpadin onlarca milyon okunmalığa sahip olduğunu artık en az benim kadar siz de çok iyi biliyorsunuz.
Yabancılık çekmeyeceğiniz garip kurgular resitaline girelim efendim.
ben masal KUMPASOĞLU.İki katlı beyaz boyalı evin birinci katında biyolojik olmayan babam,biyolojik olmayan annem,biyolojik olmayan kardeşlerim,biyolojik olmayan dayım ve de biyolojik olmayan babaannemle kahvaltı sofrasında nutellalı ekmeğimi kemirirken yabancısı olduğum biyolojik hiçbir bağımın bulunmadığı bu aileye ne ara katıldım hangi ara monte edildim hiç bilmiyorum.Tek bildiğim etrafıma şaşkın su samuru yeşili gözlerle bakarken onu gördüğüm ve bu yürüyen meteora aşık olduğumdu.O Atakan ŞİPİKOĞULLARI.Namı değer yürüyen kas yığını.
Bir keman yayı kadar gergin olan ğöğüs kasları kulağıma adeta aşk senfonisini fısıldarken,böğrüne sol anahtarı yemiş gibi çaresiz ve ürkek gözlerle bu kas yığınına bakıp bu yürüyen egonun bana kaç bölüm aşk yaşatacağını hesap ediyordum.
*****************
aşksız geçen günlerimin acısını geometri kitabından çıkarırken aşk orucuna girmiş kalbimin iftar saatini bekliyordum.Ben kumsal CIZBIZOĞULLARI ,dört katlı evimizin uzun süredir boş olan üçüncü katına yeni taşınan kiracımıza annemin çin lokantasından alıp pişirdiği suşiyi götürürken merdivende ona rastladım.Taşınma telaşında olan gencoyu gördüğümde kalbim küçük bir kuşun kanat çırpışı gibi çarparken bir omzunda on iki kilogramlık mutfak tüpünü diğer omzunda buzdolabını taşıyan ve geniş hacim no frost buzdolabından farksız gergin karın kasları arasına çamaşır makinasını sıkıştırmayı da ihmal etmeyen gencoya aşık olmayı da eksik etmemiştim.
Oturduğumuz dairenin balkonu dikine olarak alt kattaki genconun balkonuyla birleştiği için bu bej pembesi gözleriyle bana pembe panjurlu ev düşleri kurduran gencoyla yan komşu olduğumuzu öğrenmiş, beleş wi fi bulmuş ergen misali mutluluklara boğulmuştum.Elimdeki suşiyle yeni taşındığı dairenin kapısını çaldığımda kapıyı rap şarkıcısı kılıklı iki zenci açmıştı. uluslararası dolaşıma açık olan bünyem buna hiç şaşırmamıştı.Aklımda sadece tek soru vardı bu rap meraklısı ve aynı zamanda katolik budist olan Toygar ÇÖMELEKOĞLU adlı genci önce imana sonra nikah masasına getirebilecek miydim acep?
*******************
Kalbim kırık bir şekilde ,bir veda mektubu bile bırakmadan giden vicdansız sevgilimin ardında bıraktığı yarısı doldurulmuş at yarışı kuponuna ve yatırmayı unuttuğu iddia kuponuna buğulu gözlerle bakıyordum.Tüm genç kızlık hayallerimi bağladığım ve ona güvenip taksitle 185 parça çatal bıçak seti aldığım o vicdansızın bunu neden yaptığını anlamaya çalışıyordum.Ta ki kapı zilim çalınana kadar.Karşımda okyanus mavisi gözleri, fitnes centerlardan çıkmadığını ilan eden sert diri omuzları ve ona çok yakışan çarpık gülüşüyle alt komşum Çağatay EBESİGÜZEL duruyordu.Yirmi dört saatin on iki saati facebookta konuştuğum çoğu zaman kanepede kollarında uyuduğum whatsapp grubumun yegane üyesi olan bu genco elinde boş tabakla sırıtırken, çoğu kez beni bırakıp at yarışlarına giden sevdiceğimin dedikodusunu yaptığım bu gencoya başka gözlerle bakmaya başlamıştım.Acaba zaman zaman kollarında teselli bulduğum beni facebookta yüzlerce kez dürten bu genco acılarıma ilaç olup beni yine teselli edebilecek miydi.
