Son kitabım " Anne ben CEO oldum,sevdiğim kızı çay ocağında buldum" u yazmaya başladım.Yıllarca o havuz partisi benim,şu yaza merhaba partisi senin sürtüp duran, el alemin zengin ve okumuş kızlarıyla günü birlik aşklar yaşayıp onları gönül defterine vatandaşlık numaralarıyla kaydeden Amerika görmüş bir CEO nun kalbini ilkokul mezunu bir çayçı kıza kaptırmasını anlatan oldukça duygusal ve de travmatolojik bir eser.Nobel almasına kesin gözüyle bakıyorum.Nobel vermeseler bile kesin oskar alır.Kaçarı yok.
Aslında hayatım boyunca tek gecelik ilişkilere hep karşı olmuşumdur.Ben daha çok iki gecelik,üç gecelik hadi bilemedin dört gecelik ilişkileri tasvip eden biriyim.İlk görüşte aşka da hayatta inanmam.Mesela on yılımı verdiğim ve bana bir apartman parasına mal olan paragöz ilk sevdiceğime dördüncü görüşte aşık olmuştum.
O aralar Victoria Secret defilesinden yeni çıkmıştım ve canım ekmek arası suşi çekince mahallemizin suşicisi cemil abinin dükkanına gitmiştim.Gerçi bize yıllardır suşi diye adananın meşhur şırdan dolmasını yedirdiğini yıllar sonra öğrenip bunalıma girmiştim o ayrı konu.Neyseki suşinin çiğ balıktan pirinçle yapıldığını bir belgeselde görmüş ve cemil abinin suşi diye verdiği ve görüntü olarak gergedan çüküne benzeyen şirdanın aslında suşi olmadığını o zaman anlamıştım.
O andan itibaren ben iptal,ben şok ,ben vefat hadidesi o an vuku bulmuş, hacca gitme planlarını otuz yıl sonraya bırakan bünyem, nirvanaya gidip gelmiş kadar olmuştu.Çok zor günlerdi.İnsanlara olan güvenimi yitirmeye yeni yeni başladığım dönemlerdi.Son darbeyi de iskoçyalı bilim adamları vurmuştu.
Yıllarca ota boka patent verip her türlü insan icadına olumlu anlamda başlarını sallayıp olur veren isviçreli bilim adamlarına gıcıklık olsun diye daha sempatik bulduğum iskoçyalı bilim adamlarına gönül vermiştim.
Ta ki evrende yalnız mıyız sorusuna " Hayır değiliz.Anneniz ,babanız ,kardeşiniz de var " cevabını verene kadar.İşte bilime ve tekniğe olan güvenimi tam anlamıyla o gün yitirdim.Beş kilo balı yüz liraya satanlar gözüme daha bilimsel görünmeye başladı.
Bu beş kilo bal demişken ben hala bu olayı çözemedim.Bal dediğin kolay kolay üretilmiyor.Bunlar arıları mı klonluyor,balı santifrüjden geçirdikten sonra çökelek koyup dolgun mu gösteriyor anlamadım gitti.Dünyanın bütün arıları bir araya gelse bunların bir günde sattığı balın üçte birini üretemez.Buradan onlara sesleniyorum beş kilo bal alana yanında mecidiyeköyden arsa verdiğiniz promosyondan kıllanmaya başladım, haberiniz olsun.
Efendim yine darlanınca çemkiresim tuttu.Burası bir anlamda benim içimi döktüğüm,onun bunun dedikodusunu yapıp sigorta primlerimi yatırdığım tek mecra olduğu için arada bunalıp darlandıkça böyle salıyorum kendimi.
Efendim malumunuz biz ne zaman sokakta siyah takım elbise giymiş adamlar görsek ,onları ya mafya üyesi ya da fantastik kızları 18.yaş günlerinde gerçek dünyalarına götürmeye gelen fantastik herifler sanıyoruz.
Kurtlar vadisi izleye izleye kendini mafya uzmanı sanan kardeşlerimizin yazdığı bu mafyatik kurguları gördükçe kendimi kaynıyla eltisi arasında kalınca çareyi görümcesiyle barışmakta bulan yeni gelin gibi hissediyorum.Çaresiz,dengesiz ve aşırı hassasiyete bağlı nevrotik.
Bu mafyatik kitapları yazan bacılar , hangi ara nerenin mafyasına katıldı,bunca tecrübeyi hangi ara edindiler çözebilmiş değilim.Bir yazıyorlar ki sanırsın sicilya mafyasında üç ay staj görmüş ardından yeraltı mafyasının ağır abilerinden birinin yanında asgari ücretle işe başlamış.O kadar debdebeli o kadar sükseli kitaplar yazıyorlar.
Ancak ben hala ismi ve konusu mafya olup da içinde mafya olan bir kitap görmedim.Genelde bu kitapların konusu aşağı yukarı şöyle oluyor.Kıl kuyruk bir herif takıyor peşine iki tane siyah takım elbiseli adam, defile defile gezip gözlerine kestirdikleri kızlara kartvizitlerini gönderiyorlar.Kızlar kabul etmeyip yan çizdiğinde de kızın evini basıp kızı kaçırıyorlar.Ne hikmetse başta istemem yan cebime koy diyen bu kızlar oğlanın evini gördükten sonra da oğlana sırılsıklam aşık olup sonra da bir ton dayak yiyip bir araba dolusu hakaret de işitseler 3 oda 1 salon devasa malikanenin hatrına buna katlanıyorlar.