Efendim bu aralar bir garip furya daha oluştu.kurbanda beş kişinin bir danaya girmesi gibi iki üç yazarın bir kitaba girmesi olayı.şaka yapmıyorum genelde iki ila dört arası değişen sayıda yazar kitabı nöbetleşe yazıyor.bir bölümü biri diğer bölümü de bir diğeri yazıyor.genelde hepsi de bir öncekinin yazdığını pek kontrol etmediği için okuyucu ilk bölümün ikinci bölümle uyuşmadığını gördüğünde kısa süreli bir felç hele üçüncü bölüm ilk iki bölümle hiç uyuşmuyorsa da havale geçiriyor.eğer hala beyin ölümü gerçekleşmemişse endoplazmik retikulumlarında yaşam belirtisi varsa dördüncü bölümü görmek de kısmet oluyor.ama baktı ki her bölümü ayrı telden çalıyor işte orada beyin ölümü gerçekleşiyor.ben iptal ben şok ben vefat hadisesinin vuku bulduğu yer işte o dördüncü bölümdür. ve çoğu kez bu ortaklaşa yazılan kitapların finali ya oluyor ya da olmuyor.olunca da bir garip oluyor.çünkü genelde bu ortak kitaba giren yazar arkadaşlar kitabın finalinde anlaşamayıp finalde çuvallıyorlar.
bir kitap okumuştum.üç ayrı yazarın ortak çalışmasıydı.kitap bir genç kız hikayesiydi.kitaptaki karakterin annesi birinci bölümde mide kanseriyken ikinci bölümde kan kanseri üçüncü bölümde pankreas kanseriydi.belli ki yazar arkadaşlar kitaba başlamadan önce kızın annesinin kanser olmasında hem fikirmiş.ancak kitaba başladıklarında herkes bir kanser türü uydurduğu için okuyucu ulan hani bunun anası mide kanseriydi ya ne ara pankreas kanseri oldu diye söylenmeye başlıyordu.yalnız finalde anne kanserden değil de böbrek yetmezliğinden ölünce tüm okuyucu kitlesi isyan etmişti.zira çoğu aynı zamanda doktorlar dizisini sıkı takip ettikleri için gariban yazarlarımızın uydurdukları tıbbi terimleri yememişlerdi.
kitabın finalinde yazarların üç de ayrı fan grubu oluşmuştu.zira her yazar kendi kafasına göre kendi üslubuna göre yazınca haliyle üç değişik fan grubu ortaya çıkıyordu.sedanın fanı,iremin fanı,ceydanın fan bunlarda kitabın gidişatını kendi yorumlarına göre yapınca kurbanda kesimden kaçan dananın otobana kaçması gibi hikayede rayından çıkıp abuk sabuk bir yol izlemeye başlamıştı.kitabın bir yerinde anneyi doktor mesut kontrol ederken bir başka bölümde doktor asuman kontrol edip reçete yazıyordu.
kitabın en büyük handikabı yazarların okuyucunun ağzına göre hikayeyi sürdürmesiydi.yani okuyucuyunun beğenisine ve yorumuna göre bölüm yazması.haliyle kitap da her kafadan bir fikir çıktığı için çorbaya dönmüştü.zira okuyucu da az sivri zekalı değildi.mesela kimi okuyucular anneyi onuncu ölümde öldürüp annesiz kalan kızı pavyona düşürtüp sonrada genç ve yakışıklı çocuğa kurtarmak isterken kimi okuyucu da anneyi ilik kanseri yapalım oğlanın iliği anneye uysun.zaten kız da ilik gibi kız genç ve güzel.oğlan iliğini anneye verme karşılığında kızla evlensin diyordu.sonuç malum mide kanseriyken damadının verdiği ilikle hayata tutunan anneye yolda kamyon çarpması sonucunda annenin hastanede böbrek yetmezliğinden ölmesi ve genç çiftin doğan çocuklarına ölen annenin ismi yerine çarpan kamyonun modelini vermesiyle biten abuk sabuk bir cidden bir milyonu aşan bir de okunma sayısı vardı.
bunu neden söyledim.yazarlar okuyucu yorumlarına göre gül gibi kitaplarını çorbaya döndürmesin telef etmesin diye yazıyorum.çünkü özellikle yeni yazar arkadaşlar okuyucu benim veli nimetim deyip beğeni ve yorumlara göre kitabını ve içindeki bölümleri şekillendirmeye başlıyor.sonuçta okur bölümümü beğenmez korkusu kurguya daha baştan kaybettirmeye başlıyor.evet belki o kitap çok okunuyor ama elle tutulur bir yanı olmadığı için ve baştan itibaren okuyanda afakanlar bastırdığı için haliyle wattapdde çok okunmuş ama kitap olamamış bir kitap olarak kalıyor.
öncelikle ben birden fazla yazarın danaya girer gibi kitaba girmelerine karşıyım.çünkü öğrenci evinde bile millet yemek yapma konusunda anlaşamazken birbirinin gırtlağını sıkacak noktaya gelirken kitap gibi ciddi bir işte bu daha büyük bir sorun oluşturuyor.çünkü kurgu üç kişinin farklı anlatımıyla şekillendiği için ortaya soluk kesici değil ama ümük sıkıcı bir kitap çıkıyor.bu yüzden bence hiç birden fazla arkadaşla kitap yazma serüvenine çıkmayın derim.
nasipse yarın amerikan edebiyatçılarını hayata küstüren, fransız edebiyatçılarını intihar noktasına getiren alman edebiyatçılarına memleketi terkettiren benim de ikinci kez beyin ölümüme sebep olan bir edebi eserin eleştirisine başlıycam.edebiyatta çığır açan bir yazarın türk edebiyatını amerikan edebiyatıyla harmanlayıp papua yeni gine edebiyatıyla soslandırdığı eseri okuduğunuzda eminim sizde hayata küsecek benim gibi ananızın tansiyon haplarını içip allahını seven gelsin üstüme toprak atsın diyeceksiniz. yarına kadar hoşçakalın.sevgilerimle "