1.ÇARESİZLİK

157K 5.9K 7.5K
                                    

Uyarı: Kurguda olumsuz örnek oluşturabilecek öğeler bulunabilir. İlişkiler toksik olup taraflar durumdan rahatsız değildir. Kurguya ona göre başlayınız çünkü ben de yorumları ona göre değerlendireceğim.

Keyifli okumalar.

Başladığınız tarihi buraya yazabilir misiniz?

Bölüm 1: "ÇARESİZLİK"

Her şeyin başlangıcında ne şehre bir yabancı gelmişti ne yolculuğa çıkan bir başkahraman vardı. Bu muhteşem bir hikaye miydi, onu da bilmiyordum. Her şeyin başlangıcında içi mavi mürekkeple dolu bir kalem adımı yazmış ve kalem hayatımın ortalarına geldiğinde tüpün sonunda kalan kısımdan siyah mürekkep akıtarak tanımadığım o yabancını ismini işlemeye başlamıştı. 

Berfin Kırımlı.

Dünya üzerinde varlığımı kanıtlayan sadece bu iki kelime vardı. Bir kimliğim olmasa kelimelerim yokmuşçasına sessiz kişiliğim beni yok kılıyordu. En azından abim böyle olduğunu iddia ediyordu. Odamı küçük bir köstebek yuvasına benzetiyor, beni de köstebek ilan ediyordu. Evden çıkmayı sevmeyen, yemek düşkünü, fizik aşığı bir kız olarak abimin çevresinde bulunan kızlardan çok daha farklı ve yabani olduğum gerçeğini kabulleniyordum.

Hayatım monotondu aslında. İtiraf etmek gerekirse benim monoton anlayışımla, işle ev arası git gel yapan bir insanın monoton kavramına bakışı aynı değildi. Babamla büyümüştük. Abim ve ben ona oldukça düşkün olsak da onun bize düşkün olmadığı ortadaydı. Kendini ailesinin üzerin kol kanat geren bir annem de olmadığına göre, abimden başka kimsem yoktu.

Annem tarafından bebekken bırakılmıştık. Acı vermiyordu. Sevdiğiniz biri sizi terk ettiğinde canınız yanardı. Onu sevecek kadar bile tanımadığım gerçeği ortadaydı. Takılmıyordum ya da kendimi takılmadığım gerçeğine ikna etmeye çalışıyordum.

Ve babam da iki sene önce ölmüştü. Sirozdan... Buna takılmıştım. Günlerce ağlamıştım, gözyaşlarım kimsesizliğin yangınını söndürmeye hiçbir zaman yetmemişti. Ama abim vardı. Tek bildiğim ve tek sığındığım şey onun varlığından ibaretti. O olmasa ne yapardım, denilen kişiydi benim için.

Abim, benim ailemdi.

Yıllardır çalışıyordu. Ve ben ne iş yaptığını bilmiyordum. Kuryeydi. İnsanlar sorduğu an bu cevabın arkasına sığınıyordum ama ben de bilmiyordum ne taşıdığını. Elbette aklımda olasılıklar vardı ama ona konduramıyordum. Gecenin saat üçünde teslimat için çıkıyordu evden ya da hiç gelmiyordu. Son üç gündür gelmediği gibi...

Derin bir nefes alıp parmaklarım arasında duran karton bardağı çevirdim. Abimden haber alamamak beni çok geriyordu. Uslu durmadığını biliyordum ve başına bir şey gelmemesi için ettiğim dualara tutunmaktan başka çarem yoktu. Önümdeki test kitabımda gözlerimi gezdirdim. İnek bir öğrenciydim, kendim hakkında gurur duyduğum tek nokta buydu belki de.

Bir de kitaplarım tabi ki.

Tess Gerritsen ve Jane Casey.

Bana dair her şey bu kadardı. On sekiz yaşıma kadar geçirdiğim günler yalnızca birkaç paragraf ederdi, daha fazlası değil. 

Lise aşkları hakkında ne düşünürsünüz? Gerçekten de o yaşlarda insanların duygusal olarak tavanlarda yaşadığı bir dönemde birisine aşık olmak ne ifade ederdi? O yaşlar geçtiğinde o aşk da geçer miydi?

Bu satırlardan sonrasında bir lise aşkı peyda olacaktı, herkesin gözüne aşırılıklarla dolu bir aşk yazılacaktı ama şu an bu masada otururken geleceğime dair bir şeyler biliyor olsam sanırım yine aynı seçimleri yapardım. Yine onun kalbimi sökmesine izin verir, yine gözleriyle beni boğmasına boyun eğer, tenimde yangınlar başlattığında teslim olurdum.

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin