Hello...
1500 yorum ve 1450 oy.
O kadar hızlısınız ki düzenlemeleri yetiştirmeye çalışıyorum 💙🖤😍Bölüm 15: "Canavarın Ağı"
Düştüğüm bataklığın içinde debelenirken başıma daha ne gelebilir sorusunu soruyordum kendime. Başıma gelebilecek en kötü şey geldi sonra; Kıvanç Ataman. Beni boğduğunu bile bile gözlerine bakmaya devam ettiğim adam... Bile bile pençesine atladığım ve beni kırıp dökmesine kendi ellerimle izin verdiğim adam. Başıma gelen en büyük belaydı o. Ve hayatımın içinden geçecekti.
Yaslandığım duvarda, bacaklarım hala onun beline sarılıyken ve elleri hala belimdeyken soğuk hava ikimizin yüzleri arasında uğuldamaya devam ediyordu. Alnını alnımdan çekip gözlerime baktı. "İçeri geçelim," dedi beni daha iyi kavrayıp kapıya doğru yürürken. "Kitlenip kalacaksın sonra başıma." Kaşlarımı çattım.
"Dalga geçmesene hastalığımla," dedim. Balkon kapısını örtüp koltuğa doğru ağır adımlarla yaklaştı ve beni yavaşça koltuğa bıraktı.
"Dalga geçilecek bir hastalığın var." Arkama yaslanmadan önce onun omzuna vurdum. Bana alttan bir bakış atıp geri çekildi. Bir şey söylemeden salondan çıktığında bir süre kaybolduğu koridora baktım. Evin içi soğuk değildi, aksine bedenimi mayıştıran hoş bir sıcaklığı vardı. Bundan memnundum.
Burada ne kadar kalabileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Onunla kalmak güzeldi, gözlerimi açtığımda ilk onu görmek ya da odadan çıktığımda onunla karşılaşmak gerçekten heyecan verici olabilirdi. Yine de çok kalmak istemiyordum. Bir şekilde Onur'daki paramı almalıydım. Tabi Kıvanç beni balkondan atmaya kalkmazsa.
Oturduğum koltukta titreyen telefona baktım. Mesaj gelmişti. Uzanıp elime aldım ama bakıp bakmamak konusunda kararsız kaldım. Gözüm kapıya kaydığında hala koridorda görünmediğini gördüm. Üst dudağımı dişledim. Mesaj Özgür'dendi.
"Biri mi aradı?" Sesini duyduğumda gözlerimi telefondan kaldırdım.
"Hayır, mesaj geldi de."
"Ne diyormuş?" dedi elindeki çoraplarla yanıma yaklaşırken.
"Bilmiyorum," dedim. "Bakmadım." Bir dizini yere koyarak ayaklarımın dibine çöktü. "Bak o zaman." Bir ayağımı yere dayadığı dizinin üzerine koyup çorabı ayağıma geçirmeye başladığında telefonu da, gelen mesajı da boş verip onu izlemeye başladım. "Ne diyormuş?" dedi yeniden.
"Özgür'den," dedim kendimi toparlayarak. Diğer ayağıma uzanan eli bileğimi kavrarken başını kaldırmadan bana alttan bir bakış atıp işine devam etti.
Bugün Berfin'in doğum günü. (00.11)
Gece bitmeden onun için bir şeyler yap.(00.12)
"Bo... boş ver ya," dedim. Ellerini tamamen ayaklarımdan çektiğinde göz göze geldik. Kalbime bir şeyler oturmuştu. Doğum günüm olduğunu başka bir adamdan, Kıvanç'a atılan mesajla öğreniyordum. Özgür adına üzülüyordum, onu anlıyordum. Bazen onu sevgilileri ile gördüğümde canım çok yanardı. Doğum gününü ezbere bilirdim, her yıl cesaret edip ona söylemek isterdim ama olmazdı işte. O zamanlar fazla korkaktım ya da ona karşı hissettiğim şeyler bana yeterli cesareti veya deliliği vermiyordu.
Uzanıp elimden telefonu aldığında bedenimin kaskatı kesildiğini hissettim. Gözleri ekranda dolandı. Cümlelerin gözüne yansıdığını gördüm. Bakışlarımı yüzünden çekemiyordum. Vereceği tepkilere öylesine açtım ki, en ufak bir mimiğini dahi kaçırmak istemiyordum. Ekrana uzun süre baktı, bir dakikadan daha kısa olduğuna emindim ama bana senelere bedel gelmişti. Kafasında bir şeyler döndüğünü anladım. Yine de hiç renk vermedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK •Tamamlandı•
Teen FictionBerfin, abisinin ne iş yaptığından habersiz liseyi iyi derece ile bitirmek isteyen bir öğrencidir. Bir gün abisini polislerin götürmesinin ardından abisinin gerçek işini öğrenir. Kurye. Uyuşturucu kuryesi. Abisini kurtarmak için o dünyaya girmesi ve...