36.KAHRAMAN

56.1K 3.2K 2.7K
                                    

Saat 04:30. Bölümü bitirdim.
Normalde bölümü atmayacaktım bugün ama bu bölümü ithaf etmem gereken çok değerli biri vardı.
Bu bölümü başından sonuna kadar onun için yazdım.

Son dönemlerde insanlığın yüz karası haline gelen cinayet olaylarına bir yenisi daha eklendi.
Emine Bulut 🖤
Bir şeyler yapmak istedim, sesimi duyurmak istedim. Ne yapacağımı bilemedim, elim ayağım boşaldı. Ben de sesimi duyurmak için elimden gelen en iyi şeyi yaptım.
Yazdım.
Çünkü sesimi ancak bu şekilde bu kadar yüksek duyurabilirdim. Sarışın'ı sırf bu kadın davası yüzünden yazdığımı biliyorsunuz.
Sizden ricam siz de sesinizi duyurun en yüksek hangi yoldan duyurabiliyorsanız.
Lütfen artık bir şeyler yapın, bir şeyler yapalım!
O bıçak sadece o kadının boğazını kesmedi, aynı zamanda diğer kadınlara da tehdit olarak sallandı.
Dur artık! denmediği sürece devam edeceğini kanıtladı.
Lütfen herkes kendi çapında bir şeyler yapsın.

Bu bölüm Emine Bulut' ve kadın davasının tüm şehitlerine.
🖤🖤

Bölüm 36: "Kahraman"

Ellerime baktım.

Benim ona dokunmaktan bile çekindiğim halde, onun küçük bedenine acımasızca dokunan o kirli ve günahkar elleri düşündüm. Kendimden gelen içki kokusu her an biraz daha zihnime nüfus ederken o küçük çocuğun mahremiyetinin akan kanını yerde bırakmayı kendime yediremiyordum. Her saniye boğazıma boğazıma oturan o yumru beni için için yiyordu.

Kıvanç'ın, Enver'i öldürdüğü o gün ellerime bakmıştım yine. Kıvanç için birini öldürüp öldüremeyeceğimi sormuştum kendime. Şimdi o soruyu yeniden soruyordum. Kıvanç için birini öldürebilir miydim? Ellerim kana bulansa söner miydi ellerim, göğsümdeki acı biraz olsun diner miydi? Ömrüm, dediğim adamdan uzakta geçirdiğim yirmi dört saati telafi eder miydi?

Her şeyi siktir ettiğimizde, ellerim kana bulanırsa Kıvanç da rahat bir nefes alır mıydı?

Elimdeki bira şişesini kenarda çöp kutusuna attım. Rezidansın önündeydim. Şimdi gidecek ve onunla konuşacaktım. Sorunlarımızda birbirimize arkamızı dönmeyi bir an önce kesmeliydik. Her defasında bu ayrılığı, bu soğukluğu yaşamayı istemiyordum artık. Yoruluyordum, yorulmuştum. Beni görmezden gelmesine izin veremezdim. Kapının şifresini girip ittirdim, asansöre yürüdüm. En üst kata çıkmam biraz zaman aldı.

Kapının önüne gelip elimi yumruk yaparak kapıya eklemlerimle sertçe vurdum arka arkaya. Tavırlarımın taşkın olduğunun farkındaydım ama umurumun kıyısından dahi geçmiyordu. Canıma tak etmişti. Döktüğüm bütün yaşlar onun acısınayken arkasını döndüğünü kişi niye yine bendim? Kapı açılmadığında daha sert vurdum, üstüne bir de zile bastım.

Kapıyı açmak zorundaydı.

Elimi zilden çekip kapıya vurmak için kaldırdığımda çelik kapı açıldı. Duvar gibi bir suratla beni karşıladı. "Ne oldu?" dedi bomboş bir sesle.

"Ne mi oldu?" dedim ona hayretle bakarken. "Eve geldim. Yoksa artık eve de mi giremem? Ah pardon, ev senindi değil mi?" Geri adım attım. "Ben her zaman olduğu gibi siktirip gideyim. Sen de kös kös otur evinde. Sen zaten soktuğumun hayatında bir tek bana kız." Gözlerimin yeniden dolmasına izin vermeden onun duvar gibi suratına arkamı döndüm. Ben buraya ne bok yemeye geldiysem zaten?

Ben ne bok yemeye ona aşık olduysam zaten?

Ben neden onun acısına yanıyordum ki?

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin