54.YİRMİ KÖRDÜĞÜM

39.2K 2.3K 2K
                                    

Bölüm hakkında söyleyecek hiçbir şey yok, sadece keyifli okumalar diliyorum.

Sınır: 1000 oy ve 1000 yorum sınır🤍🖤

Mor ve Ötesi, Benim Küçük Sevgilim
Arvil Lavigne, I feel in love with the devil
Hande Yener, Armağan
Sena Şener, Teni Tenime

Mor ve Ötesi, Benim Küçük Sevgilim Arvil Lavigne, I feel in love with the devilHande Yener, ArmağanSena Şener, Teni Tenime

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 54: "Yirmi Kördüğüm"

Adanmış ruhlar vardı. Karşındakinin ruhuna adadığını, ruhunla kalbini bağlayan o gümüş kemeri ruhundan söküp kalbini onun ruhuna bağlardın. Ruhun içi helyum dolu bir balon gibi uçup giderken umursamazdın çünkü zaten bağlı olduğun birisi olurdu. O, benim kalbimin bağlı olduğu ruhu taşıyordu; ben de onun uzun yıllardır taşımadığı kalbini...

Adanmış ruhuna karşılık, adanmış bir kalpti benimkisi...

"Berfin!" diye bağırdı salondan. "Hazır mısın?"

Aynadaki aksimden gözlerimi çekip yatağın yanındaki çantayı elime aldım. "Evet," dedim odadan çıktığımda. "Çıkabiliriz."

Eskişehir'e gitmek için şimdi yola çıkıyorduk. Kıvanç gece araba kullanmayı daha çok seviyordu, daha rahat ediyordu. Bu yüzden gecenin saat ikisinde yola çıkıyorduk. Her şeyimiz hazırdı, yolun kaç saat süreceğini tahmin edemiyordum ama güzel bir yolculuk olacağını biliyordum.

Serin geceden korunmak için Kıvanç'ın devasa kapüşonlusunu giydim. Kıvanç da deri ceketini giydi. Evimizin kapısını kilitleyip dışarı çıktığımızda başka bir şehir daha görecek olmaktan ötürü gerçekten heyecanlıydım. Hem dikişlerimden de kurtulmuştum, Kıvanç almıştı dikişlerimi. Her dikiş için beş küfür ettiğini düşünürsek dikiş alma işlemi bittikten sonra kulaklarımın arasında uğuldayan küfürler normal bir yan etkiydi sanırım. Sırtımda bir düzüne plastik ipten düğüm olması hoşuma gitmiyordu, artık daha rahattım.

Asansörü çağırıp aşağı indiğimizde kimsenin olmadığı giriş kata gelmemiz bir dakika bile sürmemişti. Kıvanç'la aynı anda mermer zemine adım attık ve rezidansın çıkışına doğru yürümeye başladık. Bu esnada alt katımızda oturan ve sürekli bağırdığını duyduğum genç kadın beş yaşındaki oğlunun kolundan çekiştirerek onu sensörlü kapılardan içeri soktu.

"Başımın belası!" diye bağırıyordu gözyaşları yüzünde kurumuş, uyuklayan çocuğa. "O baban olacak şerefsize kanıp doğurmayacaktım seni hiç!"

"Anne," dedi çocuk zar zor. Sesindeki acılı ton öylesine göğsüme oturdu ki adımlarımın duraksadığını hissettim.

"Kes! Anne falan deme bana! Belasın sen, bela!"

"Çocukla düzgün konuş," dedi Kıvanç. O da durmuştu yanımda ve zavallı çocuğa bakıyordu. Çocuğa bakarken gözlerinde gezinen şefkat kadına döndüğünde katıksız bir öfkeyle çatırdıyordu.

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin