56.BEYAZ YALAN

36.3K 2.2K 1.8K
                                    

Merhaba.
Sınır 1000oy ve 1000 yorum.
💙🖤
Keyifli okumalar...

Bölüm 56: "Beyaz Yalanlar"

Yazın sonuna gelmiştik.

İstanbul'da yaz oldukça zor geçiyordu. İlerleyen yıllarda yazı geçirmek için serin bir şehir arayacaktım kendime. Burada doğup burada büyümüş birisi olarak alışkın olmam gerekiyordu ama İstanbul'un nemine ve sıcağına kesinlikle alışılamıyordu. En azından ben kesinlikle alışamıyordum.

Önümdeki kahvaltı tabağına bakarken oldukça iştahsızdım. Hiçbir şey yemek istemiyordum. Elimdeki çatalla domates dilimlerini sağa doğru ittirirken Savaş'ın iri siyah gözleri üzerimdeydi, onun büyük versiyonu olan Kıvanç'ın gözleri de öyle.

"Ne bakıyorsunuz?" dedim başımı kaldırıp onlara baktığımda. Savaş hemen başını eğip tabağındaki yemeğe devam etti ama Kıvanç gözlerini benden bir an olsun ayırmıyordu.

"Neden yemiyorsun?" dedi çatalını bıraktığında. Omuzlarımı silktim. Oldukça geç uyanmıştım ve daha ayılmış bile sayılmazdım, onlara kahvaltı hazırlarken bile açılmamıştı uykum. "Zaten az yiyordun, iştahın gittikçe kapanıyor," dedi kaşlarını çatarak. Onu yatıştırma konuşmasına başlamadan önce derin bir nefes aldım.

"Sadece geç uyandığım için iştahım biraz kapalı." Ağzımı kapatarak esnedim. Yüzümü yıkamak beni pek kesmemişti, sanırım gidip soğuk suyla duş alsam daha iyi olurdu. "Siz yemeye devam edin, ben banyo yapacağım." Tabağımı öne doğru ittirip ayağa kalktım ve banyonun yolunu tuttum.

Kıvanç bana dair her şeyi biraz daha abartıyordu. Bundan memnun olmadığımı söyleyemezdim, kadınlık gururu denen şey ilgi açlığının anasıydı ve her koşulda gördüğüm bu sonsuz ilgi bana gerçekten iyi hissettiriyordu lakin bazı şeyler onun gördüğü kadar büyük olmayabiliyordu.

Ilıktan daha soğuk olan ama tam anlamıyla soğuk dahi sayılmayan suyun altına girdim. Sanırım son zamanlarda yaşadığım düşünce yoğunlukları benim asıl yorgunluk sebebimdi. Çünkü her şeyi düşünmek zorunda kalıyordum. Her şeyden öte, kendimi düşünmeden önce dahi düşünmem gereken çok kişi vardı.

Evlilik işi sadece bizi düşünerek yaptığım şeydi. İlk defa sadece onu ve beni düşündüğüm bir andı o karar anı. Normal şartlarda onu, beni, abimin ve arkadaşlarımın tepkisini düşünmek zorunda kalıyordum ama ilk defa bunu yapmayı reddetmiştim. Yine de bu bir istisnaydı. Bunun dışındaki her şey yine kırk yerden kırk düğümle bağlıydı çevremize.

Banyodan çıkmadan saçlarımı tarayıp kuruttum. Ardından da soyunma odasına girdim. Bütün gün evde olacağımızı bildiğimden bol, sıfır kol bir tişörtle bir tayt giydim. Kuruttuğum saçlarımı örüp kahvaltı masasını toplamak için mutfağa girdiğimde her şeyin toplanmış ve temizlenmiş olduğunu görmek ufak bir şaşkınlıkla birlikte beni gülümsetmişti.

İçeri odaya doğru attığım ilk adımda evin kapısı çaldı, sabah kimseyle konuşmamıştım ama Kıvanç'ın bir misafiri olabilirdi. Topuklarımın üzerinde dönerek kapıya doğru yürüdüm ve ikinci defa çalan kapıyı açtım. Orta boylu, takım elbiseli bir adam ile karşılaşmayı beklemiyordum. Adamla göz göze geldiğimizde başıyla beni selamladı.

"Merhaba," dedi sahte bir gülümsemeyle.

"Merhaba?" Kaşlarımı kaldırarak kim olduğunu sorguladığımı sorgulayan bir bakış attım.

"Savaş burada mı?" Arkamda kalan koridora doğru bakındı. "Babasıyım da ben." Babası mı? Kaşlarım çatıldı. Oğlu iki gündür evimizdeydi ve onun yeni mi aklına gelmişti oğlunun yanına gelmek?

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin