43.KADRAJDAKİ MELEK VE ŞEYTAN

49.3K 2.8K 2.1K
                                    

Bölüm şarkısı: Kan ve Gül / Serserim benim

Sınır 1200 oy ve 1000 yorum.


Bu arada bölümün içinde Karan'dan bir replik var. Yazarken aklıma geldi. (Duygusallaştım.) Karan için oraya siyah ya da yeşil kalp bırakabilir misiniz?

Keyifli okumalar...
💙🖤

Bölüm 43: "Kadrajdaki Melek ve Şeytan"

Kalbimin içinde yanan bir sigara vardı. Tütüyordu. Dumanı boğazımı yakıyor, külleri ciğerlerime dökülüyor ve izmariti kalbime bastırılarak sördürülüyordu. Bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. Doğurulduğunu bilen ama onu rahminde misafir etmiş kadının kim olduğunu bilmeden yaşayan bir kızdım. Nasıl ki bir çocuğun annesini sevmesi ne demek bilmiyorsam, bir çocuğun annesi tarafından sevilmesi ne demek onu da bilmiyordum.

Ta ki, onu tanıyana kadar...

Korkunç bir dünyaya düştüğümde, bir adamın göğsünde sakladığı bataklığa da ayağımı basmıştım. Hem yaşadığım hayatın hem de onun kalbinin içine batarken kaburgalarım eridi, bataklığa karıştı; masumiyetim eridi, uyuşturucuya karıştı. Artık kalbim onun göğsündeki bataklıkta atıyordu, artık kalbim Kıvanç Ataman'ın kalbiydi.

Onun göğsündeki bataklıkta benden başka bir kadının kalbi daha vardı. Zülal... Annesinin kalbi. Zülal'in kalbine dokundum, Zülal kalbime dokundu. Biz bir adamın göğsünde eksik yanlarımızı bulduk. O bende doğurmadığı evladı, ben onda hiç bulamadığım şefkati buldum. Biz bir adamın damalarından akan kanla anne ve kız olduk.

Şimdi Kıvanç, annemden bana kalan gibiydi.

Şimdi onun elinden tutmuş, birbirimizi cesaretlendirerek gitme kararı aldığımız yere gidiyorduk. Mezarlık. Ağaçlandırılmış, bir metrelik oymalı duvarları olan, toprak kokusunu bolca duyuran o mezarlığın kenarındaydık. Şehrin dışında kalan bu mezarlığa gelmek, ikimiz için de üzüntüyle kundaklanıp acının beşiğinde sallanmak demekti. Yine de onu kaybetmemizin üzerinden geçen on günden sonra daha fazla ondan uzak kalamamıştık.

"Onu dışarda bırakmalısın," dedim elindeki bira şişesini işaret ederken. Kıvanç yarıya indirdiği bira şişesine baktı, bırakmayı reddediyor gibiydi. Mezarlığın girişini geçtiğimizde elinde hala o şişeyi tutmaya devam ediyordu. Onun kendini koruma mekanizması bilinçsizlikten geçiyordu.

Kapının önündeki kulübede bekleyen mezarlık bekçisi bize annemizin mezarına kadar eşlik etti. Mermeri yeni yaptırılmış mezarlığın üzerindeki ismi gördüğümde dünya ayaklarımın altında çekildi. Çıplak ayaklar ve günlerdir yıkanmayan bakımsız giysilerle sokakta kalmış bir öksüz gibi hissettim kendimi, canımın hiç bu kadar acıyacağını düşünmemiştim.

Bekçi, Kıvanç'ın elindeki bira şişesine huysuz bir bakış atarak uzaklaştı yanımızdan. Yavaş, yere basmayan adımlarla mermer yatağın ayak ucunda durduk. Boğazım tıkandı, ne nefes alabildim ne de gözlerimi kırpabildim. Birbirine bir dişli gibi geçmiş parmaklarımızın baskısı artarken ellerimiz kangren gibiydi. Çok sıkı tutuyorduk.

Kıvanç sanki bu anı hatırlamak istemiyormuş gibi şişeyi başına diktiğinde ona kızmak istedim. Zülal için dua etmemiz gerekiyordu. Yine de canı yanıyordu ve onun kendini iyileştirme yöntemi yanlıştı bana göre. Ama alıştığı yoldan onu çekmenin ne kadar zor olduğunu görmüştüm.

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin