50.KORKUNUN KEMİKLERİ

43.7K 2.5K 1.8K
                                    

Merhabaa!
Dehşet bir bölümle geldim.
Keyifli okumalar diliyorum.
Sınır 1100 oy ve 1000 yorum💙

Bölüm 50: "Korkunun Kemikleri"

Umudun sönmeye yüz tutmuş bir meşale haline geldiği cezaevlerinden birindeydim. Oturduğum sandalyenin rahatsız yüzeyinde, meşalemi diri tutmaya çalışıyordum. Birazdan abim içeri girecek ve bana o güzel gülümsemesiyle gülümseyecekti. Az önce avukatlarla konuşmuştum. Abim hakkındaki işleri Kıvanç yürütüyordu, ona güveniyordum ama kendim de dâhil olmak istediğimden onlarla şirkette buluşup mini toplantı yapmıştım.

Umut vardı, umut bitmezdi.

Beyaz masanın üzerinde iç içe geçirdiğim parmaklarım birbirine ağır baskılar uygularken ıssız duvarların çevirdiği odada yalnızdım. Oda, yaz aylarında olmamıza rağmen soğuktu. Ya da ben üzerimdeki kapüşonluya rağmen ıssızlığın getirdiği manevi hissiyatla üşüyordum.

Kapının dilinin içeri çekildiğini duyduğumda başımı dışarıya baktığım küçük camdan çevirip girişe baktım. Uzun boyuyla kapıdan giren abim gözlerime düştüğünde sandalyenin gürültüyle mermerin üzerinde kaymasına aldırış etmeden koşar adımlarla aramızdaki mesafeyi örttüm ve kollarımı onun boynuna sımsıkı sardım. Onu o kadar çok özlemiştim ki; bana takılmasını, bana sarılmasını, onunla sohbet etmeyi çok özlemiştim.

"Kızım," dedi bana sarılırken. Bu kelime gözlerimdeki suların yükselmesine neden olmuştu. Abisinin kızıydım ben, öyleydi ya, başka ailem mi vardı?

"Baba," dedim yüzümü onun boynuna gömerken. "Seni çok özledim."

Abim dudaklarını başımın üzerine bastırarak öptü. Bir süre birbirimize sımsıkı sarılarak ayakta bekledik. Abimin bakışları, gülüşü, sarılışı değişmişti. Değişmeyen tek şey abimin kokusuydu. Bana bir evi, bir yuvayı anımsatan kokusu ciğerlerimi doldururken çıktığı gün onunla aynı yerde uyuma hayali kuruyordum.

Karşılıklı olarak sandalyelere oturduğumuzda masanın ortasında birleşen ellerimiz iç içeydi. "Nasılsın?" diye sordum şiş gözaltlarına bakarken. Ancak çok uyuduğu zamanlarda gözleri böyle şişerdi, uykuya çok düşkün olmasından biliyordum. Kilosu aynıydı, tavır olarak biraz daha sakin görüyordu, eskiden bu kadar sakin bir adam değildi. Uzun sakallarını kasıtlı olarak kesmediğini düşüyordum oysa uzun sakalı hiç sevmezdi.

"İyiyim, sen nasılsın? Sınavın nasıl geçti?"

Gülümsedim. "İyiyim ben de. Sınavım da iyi geçti." Abim usulca başını salladı. Okuluma benden daha çok önem veren birisi varsa -ki ben yaşadığım olaylardan sonra bile oturup test çözebilen bir insandım- o da abimdi.

"O tipsiz nerede?" diye sordu biraz sonra. "Gelmedi mi seninle?" Sanıyorum Kıvanç'tan bahsediyordu ama Kıvanç'a ben tipsiz dediğimde merdivenlerden yuvarlanmak üzere olduğum düşünülürse onun hakkında böyle şeyler söylemeyi tasvip etmiyordum. Abim ona tuhaf bir şekilde güveniyor, yine tuhaf bir şekilde de onu sevmiyordu.

"Öyle demesene sevgilime," dedim abimi birazcık kızdırmak için. Karşımda böyle yataktaki hasta gibi durmasındansa kızmasını tercih ederdim. "Gelemedi o bugün, işleri var."

"Sus kız!" Abim hemen beklenen reaksiyonu vererek kaşlarını çattı. "O zibidiye sevgilim falan deme benim yanımda." Kıvanç ile ufuk çizgisiydik artık. O denizdi, ben onu örten gökyüzüydüm. Birdik biz, deniz ya da gök eksik olsa ufuk olur muydu hiç? Abime bunları anlatamazdım, anlatmayı da doğru bulmuyordum zaten. Nasıl ki onun özel hayatı hakkında şimdiye kadar hiçbir şey bilmemiştim, o da benim özel hayatım hakkında hiçbir şey bilmemeliydi.

BATAKLIK •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin